Mühendis, ölçme anlamına gelen hendeseyi, yani sayma işlemini yapan zattır ve birçok organizasyonda bulunur: bireysel emeklilik şirketleri, ilaç şirketleri ve saadet zincirlerinde. Dikkatinizi çektiyse, hepsi de sayma ile bir şekilde alakalıdırlar. Orduda ise genellikle ışıkları açma – kapama ve televizyon kumandalarına dokunma yetkisi bu zatlardadır. Mühendis olma hali bir aslında bir yaşam felsefesidir. Sürekli hiçbir işe yaramaz doğruları tekrarlıyor olmaları başka bir şekilde açıklanamaz. Mesela bu üstümüze düşmekte olan direk 15 metre uzunluğundadır veya bu çukurdan çıkmamız için yerçekimin ¾ azalması gereklidir. Ama heyhat o direk çoktan kafanıza düşmüştür veya çukurda da çamurlara bulana bulana itfaiyeyi bekliyorsunuzdur. Bir yaşam felsefesinin yaşamaya bu kadar karşı oluşu, çivili yatakları üzerinde kulunçlarını açmaya çalışan Hint fakirlerininkinden başka hiçbir felsefede bulunmaz.
Mühendisler önemli kişilerdir. Buna karşı ileri sürdükleri temel dayanak da “beni ne doktorlar ne mühendisler istedi” ifadesidir. Ancak gerçekte o kızın, zaten zor olan hayatını bir mühendisle daha da zorlaştırmak istemediği ve bir davulcuya kaçtığı arşivlerde kayıtlıdır efendim. Yine de mühendisler bir sürü organizasyonda kilit konumdadırlar. Nitekim organizasyonun gerçek pazar dinamiklerine uyma çabalarını da, kendilerinden başka kimsenin anlamadığı hesaplamalarla kilitlemektedirler.
Mühendislerin, fıkralara konu olmaktan başka gerçekte ne işle uğraştıkları büyük bir muammadır. Tipik bir mühendis, düşünceli ve gayet ütüsüz elbiselerle karşınıza çıkan kişidir. Bu durumda yapılması en makul şey, tıpkı bir uyurgezerle karşılaşmış gibi duvara iyice yanaşıp geçip gitmesini veya diğer duvara toslamasını beklemektir. Merak etmeyin mühendis bu durumu görmeyecektir bile. Yine de neden mühendislik bölümlerinin böyle yüksek puanlarla öğrenci kabul ettikleri ve bu öğrencilerin bütün hayat enerjisini emip yerine soylu, ulvi, yüce ve ama bu dünyayla bir ilişkisi olmayan bir şeyler tıktığı anlaşılmaz bir durumdur. Bu okulların işlerini yaptıklarını varsaysanız bile bu garip çocuklarının ebeveynlerinin ne işe yaradığını merak edebilirsiniz. Çok da merak etmeyin çünkü kuvvetle muhtemel ebeveynlerden en az biri mühendistir.
Devlet büyüklerimiz, mühendislerin organizasyonlarda herhangi bir kar amaçlı faaliyeti yürütmedikleri hususundaki şikâyetleri, Endüstri Meslek Liseleri açarak çözme yoluna gitmişlerdir. Ancak bu lise mezunlarının, mühendislerin işlerine sürekli hesap-kitap kılıfı altında bulaşmalarına tartaklamaya kadar varan şekillerde cevap vermeleri ve bariz kas avantajıyla bunu da gayet iyi becermeleri sonucunda yine aynı devlet büyükleri meslek yüksek okulları açarak bu tip yıldırıcı endüstri faaliyetlerine karşı bir ara alan yaratmışlardır. Ancak bu tampon bölgenin güvenliğini, elbette ölçerek zayıf bulan bazı daha mühendisler yılmadan yüksek lisans yapmışlar, başka hiçbir yüksek lisans mezununun alamadığı Yüksek ifadesini mühendisliklerinin başına koyarak işte bu teknisyen ve teknikerlerin tekme mesafesinden daha yüksekte bulunduklarını göstermeye çalışmışlardır. Yaramış mıdır? Elbette hayır, tüm organizasyonlarda gayet hak edilmiş nedenlerle –mesela müşteri sunumunda “o öyle değil aslında” demek, tam satış kapanmak üzereyken “daha iyi bir önerim var” demek, herkes harıl harıl siparişi yetiştirmeye çalışırken üretim bandının en başındaki makineyi kıytırık bir kalite şüphesiyle kenara çekmek - darba uğramış bir mühendis görmek gayet olasıdır.
Bu olup biten, işte nefes alınan hayatla gerilimli ilişkileri ve belayı bir de kamuya taşımadan organizasyon içinde zararsızlaştırma gerekliliği bir sürü mühendisin son yıllarını danışman, müşavir veya mutfağın en dip köşesinde tek ayak üzerinde durma gibi pozisyonlarda geçirmesine yol açmıştır. Müdür veya patron olma becerisini göstermiş olanları, işte bunlardan ders alıp tövbe edenler ve normal –yani kulaklığında nefes al nefes ver sesi olmadan- nefes almayı öğrenenlerdir. Hayatı bu kadar iyi bilen kadınların ise neden mühendis oldukları hususunda herhangi bir rasyonel açıklama yoktur. Bir komplo teorisi bu kadınların, erkeklerin son egemenlik alanı olan, yani kimse rahatsız etmeden çizgi film ve belgesel izleyebildikleri kuleler kurabildikleri mühendislik alanını da ele geçirmeye çalıştıklarını iddia etmektedir. Mühendislerin tamamen rehabilite oldukları görünmemiştir. Bir sentez başarısı olarak gösterilen mimarların yaptıkları binalar ortadadır ve işletme mühendislerinin mühendis oldukları da gayet su götürür bir iddiadır.