Yeni Şeyler

Performans Değerlendirme

İki yaşındaki çocuğun 10’a kadar saymayı becermekle gururlanması güzeldir ya da ikinci sınıftayken kerrat cetvelini (yani çarpım tablosu, sayın yeni yetmeler) bir çırpıda sıralayıp bitirmesi. Hülasa bu yaşlarda sayıların büyülü şeyler gibi görünmesi anlaşılırdır. Anlaşılmaz olan ise koca koca adamların ve kadınların, sırf sayabildikleri için insanları ölçebileceklerini zannetmeleridir. Ne ürettiklerini kimsenin bilmediği beyaz yakalılar için üretilmiş performans değerlendirmesi denen şey, işte böyle garabet bir iddia sonucu ortaya çıkmıştır. Kısa zamanda da sistemin avantajlarını fark eden patronların itelemesiyle matah bir şey oluvermiştir. Peki, nedir bu avantajlar?

 

Öncelikle, bir şekilde başka birilerini değerlendirdiği için herkes kendini bir şey sanmakta, patrona karşı birlik olma hülyası, bu tıfıl patroncukların iktidar hırslarına kurban gitmektedir. Mesela “Araştırmacıdır” kriterinde muhatabına 5 üzerinden 4 veren, bir de utanmadan 1 puanı neden kırdığını sayıp döken birinin kendini araştırmacılığın fevkinde zannetmesinden daha doğal ne olabilir ki? İkincisi, performans değerlendirme formundaki birbirinden saçma ve anlaşılmaz kriterlere göre muhatabını notlayan herkes, kendisi de dahil olmak üzere kimsenin aslında bir şey yapmadığını zannetmekte, bu faidesiz güruha para ödemesinden dolayı patronlarına gönül borcu duymaktadır. Mesela “Sonuç odaklıdır” kriterinde, nedir bu Allah aşkına diye sormamış kimse var mıdır? Ne yazık, kimse bu tuzaktan kaçamamakta, “ne sonucu ne odağı kardeşim, verdiğin üç otuz para” diyeceğine burada yazdığına göre matah bir şey olsa gerek kolaycılığına sığınmaktadır. Son olarak verdiği notlar sonucu kimsenin beraber yemek yemediği adam olan kahramanımız, bu yalnızlığın getirdiği depresyonla empati oyunu oynamakta, artık hangi akla hizmetle kendini patronun yerine koyup ona acımakta ve her şeyini haklı görmektedir. Kaçırdığı şey ise patronun, bu kötü adam olmaklığıyla bir sürü para kazandığı, kendisinin ise kredi kartının minimum tutarını ödemeye devam ettiğidir. İşte bu düzey ve algı farkıdır, patronu patron diğerlerini de diğerleri kılan.

 

Tipik bir performans değerlendirme toplantısı, bir seremoni havasında başlar. Sanki herkes birbirini ilk kez görmüş, hatta bu kişiler B.M. Güvenlik Konseyinden gerilimli bir karar çıkarıyorlarmış gibi ciddi başlar her şey. Bir iki karşılıklı yoklamadan sonra form, değerlendiren tarafından masaya sürülür ve aradaki hiyerarşi farkı açık edilir. Zaman zaman ortamı yumuşatmak için yapılan esprilere usulen biraz gülünür ve ama mevziler terkedilmez. En yüksek notun altında verilen her not için kıyasıya kavga edilip karşı deliller ileri sürülür. Dudaklar bükülür, kaşlar çatılır, bilinmedik tikler ortaya çıkar ve hiçbir zaman bir anlaşma olmaz. Bu insanlık komedyasından nemalanmayı kafaya koymuş bir sürü yazılım şirketi, elektronik değerlendirme sistemlerini pazara sürüp çoktan zengin olmuşlar ve ömür billah da kendi sistemlerini kullanmamışlardır. Toplantı başladığı gibi ciddi, hatta çoğunda küstüm bir daha da oynamam ve sıra bana da gelecek tehditleriyle sona erer.

 

Bunca fesat ve fitneye neden olmuş bu sistemin çıktıları bir işe yarar mı peki? Elbette hayır. Sistemin amacı değerlendirmek falan değildir, çünkü bunun için önce işi anlamak gereklidir. Ve patronların ve müdürlerin işi anlama niyet ve becerileri zaten yoktur. Değerlendirme sonuçlarına göre oluşan yeni zam oranları ve terfiler son olarak patronun değerlendirmesinden geçer. Patron da tamamen kendi öz kanaatine göre –ki bu kanaatin gerçek bir zemine dayanması gibi bir gereklilik yoktur, zira kendisi (ayağa kalkın lütfen) patrondur- ve kendisine tahsis ettiği ek bütçeyle zamları azıcık yukarı çeker. Böylece patron hem zamları artırarak prestij sağlar, hem değerlendirme yapanları gözden düşürüp iktidarını zorlayacak herkesi ortadan kaldırır ve hem de yaratılan, en azından itiraz edilemeyen nesnel adalet ortamıyla kendisine karşı söylenecek bir şey bırakmaz.

 

Vesselam sistem patronların çok zeki bir kurgusundan ibarettir.