Yeni Şeyler

Beyaz Yakalının Kutsalları 1. Kısım: Hafta Sonu Efsanesi

Hafta sonu, emekli olarak sıkıntıdan çabucak veya ağır ağır ölmek için otuz sene 8’den 5’e çalışmak diye özetlenecek modern çalışma hayatının antidepresanıdır. Bu icadın sahipleri de koca insanlık tarihinde ilk kez sıkıcı, rutin ve mekanik çalışma anlayışını ilerleme ve bilimsellik zokasıyla herkese yutturmayı başaranlardır elbette. Bu zatlar, Modern Zamanlar’daki aralıksız vida sıkan adamın ikide bir kafayı yiyip üretim bandını durdurduğunu deneyimledikten sonra epey bir düşünmüşlerdir. Sonunda da sürdürülebilir kandırmaca ve balık hafızalı modern insan konsepti çerçevesinde “2 gün insan olduklarını sansınlar” ı uydurmuşlardır. İşte böyle doğan hafta sonu, bağından bahçesinden koparılıp zorla fabrikalara tıkılan ve beyaz yakalının da atası olan ilk modern çalışanın evci günleri, çarşı izinleri ve Alkatraz Kuşçusu olmuştur. Bu kısa arada insan olduğunu unutmamaya çalışan bu gariban bir süre kah domates ekmiş, kah söğüt dalından düdük yapmış veya altyapısızlıktan hiçbirini becerememişse dostu-akrabasıyla eski günleri yâd etmiştir. Sonra işte aradan yüzyıl falan geçip bilgisayar, cep telefonu, kariyer ve kartvizit arz-ı endam etmiş, ortada da ne gerçek bir domates ne de söğüt dalından düdük yapmayı bilen biri kalmıştır.

 

Beyaz yakalı için hafta sonu –elbette sadece söylem düzeyinde- bir cennet, bir macera, herkesten ne kadar farklı, yani “üstün” olduğunu göstereceği bir imkândır ve kutsaldır. Daha Pazartesi günü sabahından başlar hafta sonu neler yapacağını anlatmaya. Mümkün tüm sosyal medya araçlarıyla Pazartesi sendromu üzerine özlü vecizleri paylaşır hemcinsleriyle. Haftanın ortasına gelmeden bütün dertlerinin hafta sonu ile ortadan kalkacağına adamakıllı inanmaya başlar. Bir şeyler satın alarak istediği insan olabileceğine iman etmiş beyaz yakalı için, kendi gayret ve sebatı dışında herhangi bir şeye inanmak mesele değildir çünkü. Kendisine kulak verenler, hafta sonu için kimsenin sırrına vakıf olmadığı bir ruhsal temizlenme ve/ya kendini gerçekleme yolu bulduğuna yemin edebilirler. Çalışmanın sıkıcılığından dem vurur sürekli. Para için çalıştığını ve parayı da hayatı gerçekten yaşamak için önemsediğini söyler. Hayat ile başlayan bir sürü boş özlü lafı boca ederek derin adam ayakları atar. Arada punduna getirirse -nedense hep Nihavent makamında olan- hayatlı bir şarkıyı terennüm eder. Ya bir mistik ya bir aksiyondan aksiyona koşan hayat aşığı ya da hayattan kam almanın sırrına mahzar bir keyif insanıdır hafta sonu konusu açılınca. Sonra nihayet beklenen hafta sonu çıka gelir.

 

Kesin geç kalkar. Yiyip bitirilemeyecek ölçüde abartılı bir kahvaltı ile havaya girmeye çalışır. Ama aslında yapacak başka bir şeyi olmadığı için kahvaltı masasında uzun uzun gazete okur. Sonra ikide bir saate bakmaya başlar ve ne yapsam ne yapsam diye telaşlanır. İnternete girer, eski maçları seyreder. Sıkıntıdan patlamadan beş dakika önce işyerindeki arkadaşlarını arar. Aslında programının çok yoğun olduğunu ve hafta sonunun ne güzel olduğunu falan defalarca söyledikten sonra “eee ne yapıyorsun” diye soruverir. Bir yerlerde buluşurlar, tercihan bir alışveriş merkezi ya da insanın kalabalıktan yaşadığını zannedeceği herhangi bir başka mekan. Konuşacak bir şey bulamaz, dönüp dönüp işten bahseder. Kös kös etrafa bakanlara katılır. Starbucsdan kahve alıp kendisini özel sanmaya çalışır. Sonra da birileriyle buluşacaktım deyip “abi hayatı ne güzel yaşıyorum ben, bir bilsen” sırıtmasıyla arkadaşından ayrılır. Acayip sıkılmıştır. Arkadaşı yüzünden hafta sonunun rezil olduğuna ikna eder kendini ve evin yolunu tutar. Yine internet, olmadı saçma bir film. Bir şey yapamadan yatağa girmeye direnen bir yazıklanma haliyle koltukta sızar. Neyse ki hafta sonu iki gündür. Ertesi gün elbette yine geç kalkar. Kahvaltı yine uzundur, gazete renkli, kalın ve bomboş. Çoklukla elektronik eşya insertlerini okur. İçi tamtakır olduğu için yapacak bir şey yine bulamaz. Tam yine işyerindeki arkadaşlarını aramaya niyetlenirken onlardan biri arar. Arayan olmamanın avantajı ile meşgul ve çok keyifli bir şeyler yapan adam pozuna yatar. Ama kararında bırakır bunu çünkü alternatifi yoktur ve hayatın belirsizliklerinden hep bunalır. Arkadaşıyla bir yerlerde buluşur. Sonra da bir önceki gün yaşananları yine yaşar. Artık ertesi gün mesaidir. Bir tarafta hafta sonunu böyle harcadığı için hayıflanır, diğer tarafta işe gideceğine sevinir çünkü ne yapacağı bellidir ve kesin önemlidir. Gelecek hafta sonu inanılmaz sürprizler ve yaşanmışlıkların zamanı olacaktır. Özel biridir ve bunu hak etmektedir çünkü.