Yeni Şeyler

Modern Dünyada Bebek Sahibi Olmak

Öncelikle buralarda bebeklerin lahanadan çıktığı veya leyleklerce bez içinde getirildiği zevzekliklerine eskiden hiç başvurulmadığını zamane çocuklarına söyleyelim. Bunlar gibi ipe sapa gelmez ve akla izana sığmaz daniskalara başvurulmamasının nedeni ne hayal gücü eksikliği (bakınız Keloğlan, tabi saç ektirmeyi düşünmeden) ne de çocukların ağzının torba misali büzülüp bu tip münasebetsizliklere izin verilmemesiydi. Bu gerekmez ve dahi istemezükün sebebi, o zamanlar insanların bebek ve varsa bir önceki model için kardeş sahibi olmayı gayet şölen havasında ve geniş bir topluluk içinde yaşaması, bu zenginliğin böyle lüzumsuz sorulara değil, olsa olsa şükre, dikkat ve rikkate sebep olması idi. Ama elbet modernite, çivisini çıkardığı nice şeye bunu da eklemeyi ve tüketim odaklı var olmaya yeni bir boyut eklemeyi başardı.

 

Modern insanın bebek sahibi olması, bir ton para saçılarak ve çikolatalar da dahil olmak üzere her şeyin pespembe veya masmavi yapıldığı bir özel hastanede ve elbette sezaryen yöntemi ile başlar. Çünkü modern zamanlarda bebek denen yeni insanın kafatası nedensiz bir şekilde büyüyerek normal doğumu riskli hale getirmiş, işin esasında ise gerçek her şeyden kaçan her modern şey gibi modern kadın da anne olmak gibi bir şeyi iyicene anlamasını sağlayacak bir deneyimden yusuf yusuf ve hikmetinden sual olunmaz tıbbi mazeretlerle uzayıvermiştir. Aynı anda modern erkek ise elinde bilmem kaç megapiksel bir kamera ile gözünün eriştiği her lüzumsuz ve hatta bazıları utanılası ayrıntıları, bilinmez ne maksatla tarihe kaydetmekle meşguldür. Kadın sezaryen sonrası tekrar yürümeyi öğrenmeye çalışıp neden normal doğum yapmadım diye kafasını duvarlara falan vururken, işyerinden şıkıdım şıkıdım giyinmiş bir sürü zat-ı muhterem beşlik simit gibi sırıtarak odaya doldur-boşalt yapmakta, işini bilir bir yakın dost da takılan çeyreklikleri ve takanları bir Excel tablosuna kaydetmektedir. İşte bu sahtekâr kalabalık hali, bu mutlu çift eve postalanana kadar devam eder, çünkü modern dünyada herkes yalnızdır.

 

Modern insanın hayat algısında yaşlanmak diye bir şey olmadığı ve dolayısıyla yaşlananlar huzurevine şutlandığı için, bebeğe bakmayı öğretecek ve yardım edecek ana-baba yardımı kafadan olmayan bir şeydir. Bunların yaşlı olmayanları zaten ya bir resim atölyesine ya da bir musiki derneğine yazılıp facebook’tan bugün kendim için ne yaptım özetli lüzumsuz fotoğraflarını ve hangi hakka istinaden bilinmez dünyaya gelmiş torunlarının tüm ayrıntılarını biteviye yeni klanlarıyla paylaşmakta, işte bildiğiniz zevkü sefa içinde düşman çatlatıp hayattan kam alma peşinde tükenircesine koşturmaktadır. O esnada modern kadın, elbette çok önceden yapılmış ince bir planlamayla ve türlü “interview”lardan geçirerek işe aldığı acente onaylı, İngilizce bilir ve muhtemelen Filipinli dadısıyla bebeğin hayata tutunma çabalarına düzenli ket vurma faaliyetleri içindedir. Bu arada bu dadı elbette çirkin, mümkünse de yaşlıcadır, zira modern kadın modern olan hiçbir şeye güvenmediği gibi modern erkeğe de güvenmemektedir. Bu güvenmezlik hali organik bez, mama, süt, yumurta ve meyvelerle sürüp gider. Ancak bu muhteşem özen bebeğe anne sütü vermeye gelince süratle kaybolur ve yine türlü mazeretlerle bebek, “ana sütü gibi helal” olan anne sütünden tez vakitte kesilir. Böylece kadın gece uykusunu iyice alır, kariyerine kısa bir arayla yeniden başlar ve bebek de Singapur Türkçesi ve İngilizcesi öğrenmekle meşgul olur. Bu arada evin her bir tarafına monte edilmiş açık ve gizli kameralarla sürecin gayet iyi yönetildiğinden emin olunur ve kadın türlü mobil cihazlarla her yerde, mesela Starbucks ya da Bebek Parkı’nda veya süratle geri kazanması gereken siluetini arayıp durduğu Gym Salonunda durumu kontrol altında tutar. Paralel süreçte bebeğin boyu, kilosu, ayak ve kafa ölçüsü düzenli aralıklarla kaydedilir ve bebeğe ait her şey gibi yıllanınca iyi bir anı olur diye en kuytu yerlere zulalanır, çünkü modern insan yaşlanınca çocuğundan geriye elinde başka da hiçbir halt kalmayacağını için için bilir (meraklısı için bakınız “Tahta Çanaklar”).

 

Bu anne-babanın elinde kendi haline bırakılırsa kesin saşkın olacağı için bebeğin zekâsının gelişmesi önemli bir konudur. Chicco, Mother’s Care, Toy’s R Us veya bilmem ne storedan alınma, ama her durumda İngiliz-Alman tasarımlı ve ama Çin menşeli, insanı akıllıyken deli yapacak bilumum plastik oyuncakla ev hengâmeye çevrilir. Aynı anda eskilerin bir çıngırak ve bebeği sırta bağlamaya yarar bir bez parçası ile gayet de güzel idare ettiği süreç, puset, araba koltuğu, mama sandalyesi, ilk adım arabası, dönence, elektrikli beşik ve ana kucağı ile iyice çorbaya çevrilir. Ancak bu para harcadığın kadar itinalı anne-babasın efsanesi, elde örülmüş doğru düzgün bir yün battaniye yerine dibine kadar kimyasal polar çer-çöple az zamanda çöker. Bu sırada modern kadın üçüncü bakıcıyı değiştirmekle ve hamilelik öncesi elbiselerine sığmaya çalışmakla meşguldür. Modern erkek ise bebeğini ne kadar çok sevdiğini ve kendisi için ne kadar özel olduğunu ballandıra ballandıra ve slayt şov eşliğinde herkese anlatmakta, ama mesai, toplantı ve patron falan yüzünden bir türlü evine gel(e?)memektedir.

 

Sonra işte bir gün Allah rızası için bir tanıdık, çokça bir teyze anne-babayı çocuğu dışarıya, bir parka götürmeye güç-bela ikna eder ve bebek de gördüğü ilk toprağı, merak buyurmayın demir eksikliğinden değil, ağzına sokuverir. Kirlenmek güzeldir mottosuna zerre itimat etmeyen ve çocuğunun müdür/executive olacağından kesin emin olan kadın çocuğu artık Taylandlı bakıcıya kaptırdığı gibi her daim çantada taşınan ithal malı sıvı ile bir güzel hijyen ettirir. Bir taraftan da ikinci çocuğa olmaz dediği için kendi kendini tebrik etmektedir. Çocuğun sokakla bir sonraki buluşması, artık ya “seni babama söyleyeceğim” ya da “o zaman topumu geri ver” diyeceği bilmem kaç sonraki bahara kalmıştır. Bu turfanda çocuk büyüyünce ne mi olacaktır? Elbette bir beyaz yakalı, akıllım.