Yeni Şeyler

Patron Nedir?

Patronu, kendileri gibi el âlemin eline-ağzına bakıp, her trendin peşinden koşup bütün var oluşlarını bununla nedenselleştiren bordro mahkûmu modern köleler gibi sanan ve sazan beyaz yakalıların, “nedir değil kimdir olması lazım değil midir üstadım, verin elinizi öpeyim” demeleri mümkündür. Efendim, kısaca bu zatlar halt etmişlerdir, zira patron denilen mahlûkat, kimdir gibi sıradan bir soru ile açıklanamayacak ölçüde yüce ve karışıktır. Yeni başlayanlar için bir girizgâh olarak patron, kredi kartından nakit avans çekmeyen kişidir ve üstelik uçan kuşa borcu olması da gayet olasıdır. Patron, ya beni işten atarlarsa kaynaklı ödlek sempatik gülümsemelerin değil rahmetli Erol Taş’ın canlandırdığı kahkahaların adamıdır ve diğerlerinin ödlekliğini de gönlünce sömürür. Patron, beyaz yakalının aksine paranın kıymetini bilen kişidir ve her kuruşu çok ama çok değerlidir. Patron, yine beyaz yakalının aksine bitmez bir güven bunalımında sürekli kendini ispatlaması gerekmeyen kişidir, göbekli ve kel olmasında da hiçbir sakınca yoktur, aksine bunlar alametifarikasıdır. Patron, gereğinde kanka olup muhatabının sözde empati yapmasına ve böylece kendini patron seviyesinde sanmasına siyaseten izin veren, ama kimsenin kendisiyle kanka olamayacağı kişidir. Patron gazoz ağacı mütevazılığın ve yardım severliğin zirvesindeki, ama bunu ısrarla ve sürekli gerçek sananları açığa düşüren kişidir. Patron, (genelde çalışanları namına) risk alan, başarırsa tek adam ve başaramazsa suçu etrafındakilere kolaylıkla ata(ya)n kişidir. Patron, emekli olmayan, hayalleri ile gerçeği arasındaki fark minimum olan kişidir, çünkü ayran budalası beyaz yakalılar gibi akıp geçen hayatın arkasından bakmaz, onu kendince yaşar ve diğerlerine de cehennem kılar.

 

Sanılanın aksine gerçek patron, çok sıfırlı bilançolara sahip kocaman şirketlerde değil, çalışan sayısı yüzü geçmeyen ”KOBİ’lerde bulunur. Bu büyük şirket patronları ya sanat-kültür-sosyal hayat keşmekeşinde yumuşamış ve dişlerini-pençelerini birilerine tevdi etmiş ya da artmış adrenalin ihtiyaçları sonucu bir üst lige, politikaya sıçramışlardır. Zaten bu kadar büyük şirketlerde çalışan beyaz yakalıların canlarına okumak için patrona ihtiyaçları yoktur, kendi kendilerine yeterlilikleri had safhadadır. KOBİ patronu genelde ya kötü bir üniversite mezunudur ya üniversiteyi terk etmiş ve hatta kapısına bile uğramamıştır. Bunların iyi diplomalarla ilişkisi, istihdam ettikleri iyi diplomalı beyaz yakalıların koleksiyonunu yapmak ve diplomanın özgürleştirmediğini göstermekten ibarettir. İyi diplomalı olanlarınsa kendilerine güvenleri, fevkinin de fevkinde ayarındadır. Çalışanlarının hayallerini tırışkadan besleyerek  (mesela türlü cafcaflı isimlerle gelir ortaklığı ve kalıp partnerlikler vaat etmek falan) ama her durumda ajandalarının gereğini yapmak, kendilerine hiçbir edim borcu getirmeyecek şekilde çalışanlarını başkalarının yanında lüzumsuz abartılarla övmek, çalışanları kamplara bölüp birbirleriyle didişmelerini ve birbirlerini ispiyonlamalarını teşvik ve tebrik etmek, sonra da bizzat yarattıkları bu kaosu çözerek adil-lider-bilge vesair sıfatlarını kimseye kaptırmamak ve bu sıfatları her terfi ve zam talebinde tepe tepe ve demagojinin sınırlarını zorlayarak kullanmak temel yönetim anlayışlarıdır. Genelde bu tip şirketlerde patronun bu eylemlerini açık-gizli destekleyen, laf yetiştiren-taşıyan-değiştiren yerli işbirlikçiler bulunur. Bunların da temel özelliği, patronun başlarını okşamalarına şiddetle ihtiyaç duymaları ve asla daha iyi bir yerde olamayacaklarına iman etmiş olmalarıdır.

 

Patron, kendisine karşı ve kendisiyle birlikte ittifak kurulamayan, ne yapsanız sonuçta borçlu-zararda-altta çıkacağınız yabancı, tanımlanamayan bir varlıktır. En iyisi hiç ilişmemek, kendi görküyle büyülenip türlü şekillerde saçmalamasını veya çoluğu-çocuğu üzerinden araçsallaşıp iyice yücelmesini-yabancılaşmasını beklemektir. Tarih ve edebiyat, mesela Fransız Devrimi'nin çocuğu olan Napolyon veya George Orwel’ın Hayvanlar Çiftliği, patrondan kaçmanın yolunun patron olmak olmadığını defalarca ispatlamıştır. Patrondan kaçmanın yolu, kendini diğerleriyle karşılaştırmadan erdemli, onurlu ve kanaatkâr bir hayat sürmek, dünyanın yalan ve ama insanın gerçek olduğunu sürekli hatırlamaktır ki bunlar beyaz yakalının semtine dahi uğramaz, çünkü iPhone 6’nın eli kulağındadır.