Bi durup “ne halt ediyorum ben abi” demek beyaz yakalının ayırt edici ya da etmeyici vasıflarından biri değildir. Bu kendini bilmez ve niteliksiz “follower” halin doğal sonucu da, en iyisini bildiğine iman edilen trendlerin peşinden biteviye cümbür cemaat koşturup durmaktır. Mesela “etkileyici biriymiş gibi görünüp şaşkalozluğunu örtmenin sırları”, “vücut diliyle karşıdakini tuşa getirdiğini zannedip cümle âleme rezil olma” veya “gözlüğünü kemirirken uzun esler verip tane tane konuşmanın pek matah bişi olduğunu zannetme“ gibi vesair gereksiz konularda beyaz yakalıların hepsi şaşmaz bir şekilde aynı kanaattedir. Aynı kaynaktan beslenen “farklı-özel-altı çizilmiş” sürünün sıradan fertleri oldukları için bu suyuna tirit performansları hiç şaşırtıcı değildir.
Kızlarla nasıl konuşulacağını bilmediğinden, kendisinden sadece bir-iki yaş büyük sözde deneyimli maço abisinden nasihat alan ve bunları da bir robot gibi uygulayıp tokadı yiyen ergenle bu muhteremler arasında pek bir fark yoktur. Hatta bu ergenin büyüyüp – çoklukla kızın bir “öküzden” insan çıkarma çabaları sonucunda- muvaffak olması ihtimaldir de bizim beyaz yakalının “eşek kadar adam oldun” lafını işitip durmaktan başka bir şeye varabileceği pek bir şüphelidir. İşte bu yazının maksadı beyaz yakalıya makûs talihini nasıl yeneceğine ilişkin “fark yaratan“ tiyolar vermek, herkes gıcır laci / tayyörlerle birbirinden farksız karbon kopya faaliyetler icra ederken nasıl aradan sıyrılıp müdür, cazibe ve güç merkezi falan olabileceğini göstermektir. Yazarın, bu beyaz yakalılardan birinin dahi bu tiyoları alıp uygulayabileceğine dair zerre umudu yoktur amma zaten maksat da günah bizde kalmasından ibarettir.
Buyurun efendim:
1. Sanılanın aksine güç kullanımı veya en azından güç kullanabilme erki iyi bir şeydir ve kimse de kendiliğinden medeni falan değil, olsa olsa korkaktır. Caydırıcı güç denen bu stratejinin dünyayı nükleer felaketten 70 yıldır koruduğu hatırlanırsa, beyaz yakalının acilen tekvando veya boks kursuna başlaması elzemdir. Bu kurs bilgileri, bir omuz düşük yengeç yürüyerek ve asansörde -merdivende falan kıl olunan birilerine aniden “höt” ya da “cee” diyerek mutlaka desteklenmeli, arada da ofise gerçekten veya dümenden bir göz hafif mor ya da faça biraz yamulmuş gelinmelidir. Unutulmamalıdır ki beyaz yakalılar tanımlayamadıkları şeyler karşısında yere kapaklanıp itaat etme eğilimindedirler.
2. Bir beyaz yaka alışkanlığı olarak lafı bilmem nerelerden dolaştırıp getirmek, türlü trendi kelimelerle derdini izah etmek ve vücut dili ayağına elini-kolunu nereye sokacağını bilememek, hem iletişimin canına okumakta hem de bu dili kullananı gereksiz zayıf göstermektedir. Yapılması gereken, meramını cümle başına azami 5 kelimeyle ifade etmek, emir kipini ve ikinci tekil şahsı sert vurgularla kullanmak, muhatabının gerçekten de gözlerinin ta içine (kaşına ya da burnuna değil) bakarak konuşmak ve elleri de tüm performans boyunca yumruk halinde tutmaktır. Devamında yapılması gereken, ordudaki emir tekrarı gibi denilenleri kısaca tekrar ettirdikten sonra hiç beklemeden çekip gitmektir. Beyaz yakalı gerçekten bir şey demeden öylesine çene çalıştırmaya ayarlı olduğu için, bu açık ve kesin ifadeler karşısında ışık tutulmuş tavşana dönecek ve bir hipnoz halinde ne istenirse koşa koşa yapacaktır.
3. Beyaz yakalı her bir şeyi öngörmeyi sever ve sürprizlerden korkar. Bu korkusunu, tüm zamanını bilmem kaç katmanlı güvenlik geçişlerine sahip plazalarda ve sitelerde, kimsenin yekdiğerinin “güvenlik alanına” girmediği “kubikıllarda “ve “ötekileri” kazık fiyatlarıyla dışarıda tutan kahve zincirlerinde geçirerek gizler. Yine de içerdekilere karşı tamamen savunmasızdır. Sürpriz ataklarla kontrolünü ve kendinden çok emin duruşunu kolaylıkla yitirir. Bunu nasıl başaracağınız size kalmıştır, ama örnek olarak bir toplantıda sunum yapan beyaz yakalıya birden “bu ceketin de çok çirkinmiş” demek veya bu muhterem fotokopi çekerken makinenin fişini çekip “buna gıcığım” deyip makineye tekme atmak ve sonra da ıslık çalarak oradan uzaklaşmak verilebilir. Burada önemli olan tek şey alışılmadık ve beklenmeyen bir hamle ile muhatabın kafasını karıştırmaktır. Değerlendirme ve karar verme süreçlerinde beyin aktivitelerini incelemiş araştırmacılar, beyaz yakalıların anlamadıkları eylemler karşısında boyunlarını büküp ilgili özneleri koyun gibi izlemeye meyyal olduklarını ispatlamıştır. Mesela bakınız türlü pazarlama guruları karşısındaki halleri veya Starbucks muglarına tapınmaları veya bütçedeki deliklere rağmen son model akıllı telefon ısrarları.
4. Unisex denen şey koca bir yalandır. Erkeklerin ne kadar ve kaç tanesinin adam gibi adam kaldığı tartışmalı olsa da kadınların varlıklarını sürdürdükleri -elbette- bir hakikattir. Unisex başlığı altında ve sözüm ona cinsiyet bazlı ayrımcılık yapmayalım diye geliştirilmiş ve sürdürülen davranışların ve konuşmaların hepsi aslında ya tembellikten ya da hotzotluktan kaynaklanmaktadır. Önerilen tutum, bir erkekseniz kadınlara olağanüstü nazik davranmak ve önceliği her durumda kadınlara vermek, erkeklere de mümkün her fırsatta omuz falan atıp laf çakmaktır. Burada nezaket ile lüzumsuz sululuk ve sapkın çapkınlığı birbirine karıştırmanın sonuçlarının ciddi olabileceği uyarısını yapalım. Bir kadınsanız ise erkeklere mesafeli davranmak ve görmezden gelmek hem usul hem de içerik açısından yapılabilecek en doğru şeydir. Kadınların diğer kadınlara nasıl davranmaları gerektiği konusunda ise kimseden nasihat almaya ihtiyaçları yoktur, yani bildiğiniz yüzüne gülüp arkadan gıybet-fitne-fesat falan. Kendilerini cinsiyetsiz robotlar sanan beyaz yakalıların bu gayet cinsiyetli ve haşmetli tavırlar karşısında yapabildikleri tek şeyin, kenara çekilip ağzı açık durmak ve hatta alkışlamak olduğu bir sürü deneysel çalışmada kayıtlıdır. Sonrasında ise işte gel buraya, git şuraya, otur-kalk-yuvarlan falan.
Bütün bunları yapıp işyerinde bir yıldız ya da en azından müdür olamadıysanız ya aynı başlıklı bir sonraki yazıyı beklemeniz gerekiyordur ya da “gördüğü her başarılı olma kılavuzuna” iman edip tekrar tekrar olağan kurban olma durumunuza âşıksınız demektir.
Ne dese olurdu şair diye sorar iseniz: “Celladıma gülümserken ellerini öpesim geldi ve öptüm.”