Yeni Şeyler

Beyaz Yakalının Kâbusu: İdari İşler

İdari İşler, hiper-modernleşmesinden sonra zamanın Personel Müdürlüğünün açıkta kalmış gariban çocuğudur. Ailenin daha iyi okullarda okumuş ve elbette sarışın-mavi gözlü yıldız çocuğu İnsan Kaynakları, bu parçalanmadan afili bir şekilde ve üstelik pozitif imaj basamaklarını da üçer-beşer tırmanarak çıkmayı başarmıştır. Hatta öyle zamanlar yaşanmıştır ki herhangi bir şekilde “İnsan Kaynakları” lafzını cümle içinde kullanmak insana eşik atlatmış ve bir anlığına şöhret kılmıştır. Neyse ki ülkede her şeyin katili ve ilacı olan KOBİ’ler bu kavramı da kısa sürede tüketmeyi başarmış ve İnsan Kaynakları da KOBİ’lerin el attığı Toplam Kalite Yönetimi, Yalın Üretim veya Six Sigma kavramları gibi hızla pespayeleşmiştir. İdari İşler ise doğuşundan itibaren sürünmeye yazgılı olduğu için KOBİ’lerin bile ilgi alanına girememiş, “yumuşak” beyaz yakalı erkeklere göre daha bir sapına kadar erkeğiz avuntularıyla kuyruğu dik tutmaya çalışmıştır. Kısa bir süre, nihayetinde ucuza sömürü amaçlı Dış Kaynak Kullanımı modasıyla bir tür patron haline gelme yanılsamasını yaşamış ve herkese “ne oluyor yahu” dedirtmişse de, nihayetinde mavi yakalılarla beyazlarınki arasındaki tampon bölgede ikincileri lehine “bodyguard” rolünü gören ikincil konumundan kurtulamamıştır. Ağzıyla kuş, burnuyla sinek ve kulaklarıyla martı tutsa bile bu hazin durumdan çıkamayacağını anlayan İdari İşler çirkefleşmiş ve bu halinden sorumlu tuttuğu beyaz yakalılara da kan kusturmaya yemin etmiştir. Modern zamanların akla ziyan ve insanı hayata karşı koruma özetli lüzumsuzlukları da aranan araçları ziyadesiyle eline verivermiştir.

 

İdari İşlerin temel saldırı ve savunma araçları giriş-çıkış kontrolleri, yangın tatbikatları ve bakım-temizlik faaliyetleridir. Beyaz yakalıların, özellikle canlarının en fazla yandığı üçüncüyü bunların elinden alıp kendilerinden başka kimseye zararı dokunmayan bilgi işlemcilere verme stratejileri kısmen başarılı olmuştur. Telefonlar, fotokopi makineleri ve yazıcılar asosyal bilgi işlemci arkadaşların mahirliği pek de şüpheli ellerine teslim edilmiştir. Beyaz yakalının olduğu herhangi bir yerde verimlilik ve etkinlik gibi bir amaç olamayacağı için de artık çalışamayan bu ıvır zıvır alet-edevat kimsenin umurunda falan olmamıştır. Amaç “Laz’a zarar olsun” veya İdari İşlere yaramasından ibarettir. Ne yazık varılan bu sonuç İdari İşlerin daha bir köpürmesinden, pazılarını şişirip şişirip parmağını tehdit yollu sallamasından başka bir gayeye hizmet etmemiştir. Üstelik bir zamanlar kimsenin takmadığı ve varlık-yoklukları farksız olan bilgi işlemciler de hedef tahtasına oturtulmuş, bu garibanlar gereksiz temizlik veya ortalığı şey götürmesinden soğuk kahvelere ve bozuk klimalara kadar neden olduğunu anlayamadıkları türlü sillelere biteviye maruz kalıp durmuşlardır.

 

Herhangi bir işe yaramasa da, İdari İşler gibi gerçekten ter döküp emek verenler ile oturduğu yerden sırf güzel kokup konuşmasıyla önemli adam olduğuna inanan beyaz yakalılar arasındaki fark elbette kısa sürede ortaya çıkmıştır. Güvenlik girişlerinde kâh X-Ray’den geçerken üstündeki metallerden dolayı türlü azarlara maruz kalan kâh aslında bir kumpas olarak zaten hemen bozulacak şekilde imal edilmiş giriş kartlarının çalışmamasıyla içerde-dışarda mahsur kalarak fıkra konusu olan beyaz yakalılar, bu savaşın galibi olamayacaklarını anlamışlardır. Beyaz yakalılar, insan muamelesi görmek için İdari İşler ile herhangi bir takas imkânından da, “Allah aşkına bir beyaz yakalının hiçbir değer üretmeyen mesaisinin sonuçlarına kim ihtiyaç duyabilir ki” gerçeğiyle yoksun kalmışlardır. Her dertlerinin ilacı olan balık hafıza, bükülemeyen bileği şapır şupur öp ve korkutulunca celladına âşık ol alışkanlıklarıyla bu badireden sıyrılmayı denemişlerdir. Ancak vakti zamanında üstüne yapıştırılmış “yakışıklı ve ama bildiğin fakir, üstelik çağdaş görünümlü de değil” yaftasını unutmayan İdari İşler, başlarına geçmiş çatık kaşlı ve kimseyi dinlemez emekli albayın koordinasyonunda yok yangın tatbikatlarında yok zorunlu ilk yardım ve deprem eğitimlerinde beyaz yakalıları aralıksız sopalamayı bir ibadet kıvamında icra etmeyi sürdürmüşlerdir. Bu faaliyetlerini temizlik ve bakım kisvesinde türlü engelleyici, hakir görücü ve rahatsız edici eylemlerle abartmakta da hiçbir beis görmemişlerdir. Çok istediklerinden değil de şeylerinden uydurdukları “şirket bir ailedir” uyduruk inancının gereği olarak İdari İşleri piknik, parti ve takım çalışması gibi toplu etkinliklere çağırmak mecburiyetine kalan beyaz yakalılar kâh halı sahada 1–25 yenilerek, kâh Kasap Havası eşliğinde kalça menzilinin içinde kalma bedbahtlığına uğrayıp sağa sola savrularak ve kâh da askeri eğitimden geçmiş İdari İşlerin inanılmaz disiplini neticesi tüm soft eğitim oyunlarında sürekli ve kesintisiz rezil rüsva olmuşlardır. Devşirme yöntemi ile İdari İşlerin has elemanlarını takımdan koparmak çabaları da rahmetli Cem Karaca’nın “İşçisin sen işçi kal, giy dedi tulumları” şarkısı eşliğinde akamete uğramıştır. Beyaz yakalılara kalan tek şey ise “neden ben, neden ben” hayıflanmaları eşliğinde kafayı duvarlara duvarlara vurmak ve ama her fırsatta güzel kokmaya-görünmeye-gülmeye devam etmek olmuştur. “Hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi” irfanından zerre pay almamış beyaz yakalılara, İdari İşler zulmü müstahak değildir de nedir efendim?

 

O zaman: “Yaşasın İdari İşler”.