Yeni Şeyler

Strateji Denen Okuyup Üfleme

Strateji, gariban ve modern iş dünyasının tanıştığı en büyülü kelimelerden biridir. Gerçekten ne anlama geldiği bilinmeyen bu kavram, kullanıcısının niyetine göre çok farklı anlamlar kazanabilen sanki mübarek bir tılsımdır. Batan şirketinden ha gayret son paraları tırtıklamaya çalışan kendince hamaset ustası patrondan, aslında tek dileği bir üst kattaki koltuğu oturmak olan ikbâlperest ve saçları ful jöleli yeniyetme beyaz yakalısına kadar herkes bu kelimeye âşıktır. Yeni transfer olduğu şirkette sürekli ağır ağabey takılmanın her sorunu çözeceğini sanan tamtakır müdürden, hasbelkader yaptığı üç otuz paralık ilk ihracatıyla Forbes 500’e girme düşlerine yatmış ve yerel radyoya “ekonomik konjonktür” açıklamaları yapan KOBİ’sine kadar herkes bu kelimeye abonedir. Herkes, bu kelimenin söylendiği anda muhatabı bir tür büyü altına alıp şakkadanak ikna edeceği konusunda hemfikirdir. Bu yazının konusu ise, ölçek veya anlayış itibarı ile KOBİ olan / kalan firmalarda, danışmanlar eşliğinde stratejinin nasıl hızla oluşturulduğudur.

 

Bu danışmanların gelmesinden hemen önce ortalık iyice bir toplanır. İyi bir intibaının daha iyi bir strateji oluşturma anlamına geleceği konusunda örtülü bir mutabakat mevcuttur. İşe, santralde oturan hanıma birkaç gün sakız çiğnenememesi ve saçlarını fönletmesi tembihlenerek başlanır. Ardından şirketin çaycısı ve şoförüne ucuz ve bir örnek takım elbiseler alınır. Normal zamanlarda çay, Türk kahvesi, hadi bilemedin neskafeden başka bir şey bulunmayan çay ocağına soda, kola ve birkaç çeşit meyve suyu alınır. Herkes birbirine Hanım ve Bey diyerek hitap etmeye başlar. Para varsa, toplantı odasındaki koltuklarının yüzü ve artık martavalı iyice çekmiş emektar projektör falan değiştirilir.

 

Büyük gün geldiğinde toplantı masasına birkaç tabak kuru pasta, yakındaki kırtasiyeden alınıp üzerine stickerla şirketin logosu yapıştırılmış defterler ve pilot marka kalemler konulur. Amaç, işte biz her gününü böyle karbonhidrat tüketerek geçiren kalem-kağıda aşina, varsıl, başarılı ve şişko bir şirketiz, dolayısıyla en zor stratejiler bile bize çocuk oyuncağı gelir demektir muhtemelen. Danışmanlar Sütçü İmam veya Süleyman Demirel Üniversitesinden mezun olup bir şekilde Malta’dan İngilizce eğitim veya MBA derecesi almış, esasen masanın öbür tarafında oturanlardan bir farkı olmayan gayet yerli ve düzgün insanlardır. Ancak kaptıkları tuhaf bir virüs veya şizofrenik bir rahatsızlık, hepsinin de köye paraşütle atılmış New York’lu veya Marslı biri performansı göstermesine sebep olacaktır. Danışmanlar ne kadar yüce, soğukkanlı, entelektüel ve aynı zamanda espritüel olduklarını gösterme yarışındadırlar. Şirketi temsilen toplantıya katılan seçme birkaç müdür ise bu konuda ne kadar bilgili ve modern olduklarını falan göstererek şirketin esas üretimini gerçekleştiren yerlileri aşağılamak ve böylece lig atlamaya çalışmakla meşguldürler. Patron, artık nereden öğrendiyse “güzellerin hası geç gelir erken çıkar” irfanının lüzumsuzca iş dünyasına uyarlanmasından peydahlanmış bir uyanıklıkla toplantıya bilerek gecikir. Gelmesiyle başlayan kartvizit değiş-tokuşları ve herkesin birbirine karşı uyguladığı “salon adamıyım” özetli seremoni, patron içeri girdikten sonra 100'e kadar saymasını bitirmiş şirketin emektar çaycısının içeri dalmasıyla sonlanır. Aksanı İstanbul Türkçesini daha bir andıran ve güzelce patron sekreteri eşliğinde herkese ne içeceği sorulur, çaycı ise biteviye soda da var kola da var meyve suyu da var deyip durur.

 

Girizgâhtan sonra danışmanlar, herkesi uyutan ve dandirik Amerikan esprilerine kimsenin nezaketen bile gülmediği bir sunum yapıp ağızlarındaki baklayı, büyülü strateji oluşturma metotlarını ortaya dökerler. Bunlar SWOT Analizi, Pazar Payı Matrisi ve Rekabet Avantajı Matrisidir. Danışmanlar her bir metodu kısaca açıkladıktan sonra patronu ve şirket müdürlerini konuşturmaya çalışırlar. Amaç sözüm ona katılımcı bir ortam falan yaratmaktır. Şirket müdürlerini konuşturmak için danışmanların arasına, bilgi ve deneyiminden ziyade insanı sersemleten alımı nedeniyle sokulmuş, yeni mezun ve çok güzel ve uzun ve mavi gözlü bir genç hanım danışman da gerektikçe kullanılır. Metot bazında gidersek olaylar şöyle gelişir.

 

• SWOT Analizinde şirket müdürleri, şirketin güçlü yanları ve şirketi pazarda dört gözle bekleyen fırsatları ballandıra ballandıra anlatmaya ve durmadan patronla göz göze gelmeye çalışmaya doyamazlar. İş zayıflıklar ve tehditlere gelince, şirket müdürleri patronun haşin bakışları altında dut yemiş bülbüle dönerler ve “en kötü özelliğim dürüstlüğüm” diye saçmalayan bir ünlü bozmasının performansını yinelerler. Bu aşamada devreye giren danışmanlar her yerde kullanılabilen ve hiçbir işe de yaramayan şeyleri, zayıflık veya tehdit olarak alelacele yazdırırlar. Arada toplantıya paldır küldür giren şirket çaycısı patronun kulağına eğilip sodanın bittiğini, biraz daha soda almaları gerektiğini söyler ve patrondan onay alınca da ciddi ve muzaffer bir ifadeyle odayı terk eder.

 

• Pazar Payı Matrisinde danışmanlar, şirketin iştigal ettiği pazarların büyüme trendi ve şirketin buralardaki pazar payı oranlarına göre oluşturulmuş bir matriste adlarına İnek, Yıldız, Soru İşareti ve Köpek denen şeyleri anlatırlar. Müdürler şirketin tüm işlerini, her ikisinde de şirketin yüksek pazar payına sahip olduğu ve parası bol büyümesi düşük İnek tipi ya da parası az ama gelecek vaat eden Yıldız tipi işler olarak özetlerler. Ardından da patronun tasdik bakışlarını aranırlar. Gelecek vaat etse de şirketin pazar payının bulunmadığı Soru İşareti tipi ve ne büyüme ne de para vaat eden Köpek tipi işlere kimse bir şey yazdırmaz. Köpek tipi işlerinin şirketten sadece para sömürdüğünü anlayan patronun aklına nedense karısı ve hayta oğlu gelir. Neyse ki tam o sırada odayı basan çaycı patronun kulağına şoförün bütün kolaları “zıkkımlandığını” ispiyonlayarak hem aferin hem de yeni kola alma izni ister. Her ikisini de alır ve zıplayarak odadan çıkar.

 

• Son olarak Rekabet Avantajı Matrisinde danışmanlar şirketin, düşük maliyete veya ürün farklılaştırmaya odaklanması gerektiğini söylerler. Şirket müdürleri burada da suskunluklarını korur. Danışmanların beyin fırtınası söylemleri ve genç hanım danışmanın “patron kimseye bir şey demeyecek bana söz verdi” yollu bol gülücüklü yüreklendirme çabaları da işe yaramaz. O sırada, artık patronun kulağına abone olmuş çaycı içeri paldır küldür girerek, sekreterin ucuz diye aldırdığı meyve sularının son kullanma tarihinin geçmiş olduğunu dehşetle fark ettiğini pısıldar. Patronun “bir şey olmaz, zaten bir ton para harcadık” laflarını ise şaşırtıcı bir hızda kanaatini değiştirerek ve parlayan gözlerle tasdik eder. Meyve suyu ikramını yapmak için çay ocağına bale adımlarıyla döner. Şirket müdürlerinin korkularından konuşamayacağını zaten bilen patron, -artık nasıl olacaksa- düşük maliyetli ve ama faklı ürünlerle pazarda lider olacaklarını söyleyerek stratejik durumlarını bir güzel özetler. Şirket müdürleri de adamı lüzumsuz yere ve uzun uzun alkışlarlar, danışmanlar da jantiliklerini bozmadan bu şölene soğukkanlı bir şekilde katılırlar.

 

Finalde danışmanlar, kullanıma her an amade şablonlarındaki şirket ismi bölümünü Replace All / Hepsini Değiştir marifeti ile değiştirirler. Nedense hep PDF formatındaki sonuç raporlarını patrona sunarlar. Akşam uçağına yetişmek için alelacele yola çıkma arzularını münasebetsizce belli ederler. Patron, adamları havaalanına yetiştirecek şoföre “sonra görüşeceğiz” manasında kötü kötü bakar. Misafirlerini kapıya kadar uğurlayarak hem mesaiyi hem de olmadığı gibi biri görünme çabasını kendi ve tüm şirketi adına nihayetlendirir.

 

Evine geç ve ama kucağı türlü içeceklerle dönen çaycı karısına, patronunun yeni ve paralı birileriyle meşrubat işine gireceğini, meşrubatın markasının da “SITIRATECİK” olacağını söyler. Ecnebi kelimelerin meşrubat fiyatını otomatikman artıracağını bilmiş bilmiş açıklar. Neden sonra “patron şoförü kovacak gibi, bizim yeğeni haberdar edelim” diye büyük haberi verir ve ekler: “sekreterin durumu da sallantıda, ama biraz beklemek lazım.”