Yeni Şeyler

Tatil Bitti

Tatil evrensel insani bir ihtiyaç falan değil, bilakis gayet nevzuhur bir tasarımdır. Vakti zamanın “azıcık aşım, ağrısız başım” veya olmadı “sofra varsa yanaş, sopa varsa kaç” bilgeliğinin yerini almış “ihtiyacın olmayan bir ton şey için eşek gibi çalış, sonra da öl” sahtekârlığının mütemmim cüzüdür. Tüm anti-depresanlar gibi amacı da tedavi etmek değil, olası bir aymayı bastırmaktır. Bilmem kaç aydır anlamsızca ve biteviye çalışıp duran beyaz yakalının, “yeter yahu, ben insanım” deyip şalteri attırması riskine karşı önleyici bir tedbirdir. Ancak patronların bu tip endişeleri yersizdir, zira beyaz yakalının var olabildiği tek yer işyerindeki ekranın önü ve öğlen aralarında topuk kalçada koştuğu kahve zincirleridir. Nitekim beyaz yakalının türlü tatil performansları, bu gerçekliği tüm vahametiyle ortaya koymaktadır:

 

• Binbir uçak ve transfer işkencesiyle koluna tasmamsı bir şey taktıkları her şey dâhil bir yerlere git. Maliyet kaygılı ucuzcu içecek ve yiyeceklerle tabağını tepeleme, göbeğini enlemesine doldur. Şımarık çocukların zulmüne, insanı maymun eden animasyonlara ve hepsi kendini seçilmiş sanan bir dolu kalabalığa maruz kal. Dışarı hiç çıkma, her şey dahil diye içkinin veya kahvenin dibini bul ve mideyi göçert. Her Allah’ın günü çakma Türk hamamında kese-köpük masajı yaptır ve damarlarının net bir şekilde görülmesini sağla. Dönüşte “%30 fazla bilet satma hakkımız var” özetli deklarasyonla sonraki uçağı bekle. Bronzlaşacağız diye ekose yanmış ten ve anlaşılmaz bir şekilde büyümüş eşek yükü bavul işkencelerine katlan. Durmadan “ne dinlendik ama ne dinlendik” diye temrin et. Türlü sosyal medyaya bol güneşli, denizli, gülücüklü fotoğraflar serp. İşe turşu gibi dinlenmek için dön, kimseler görmeden bilgisayar ekranını 3 kez öp, “şükür kavuşturana” diye mırıldan, en yakın zamanda bir diyetisyene koş ve “vücudum çok su tutuyor” diye hayıflan.

 

• Alternatif tatil niyetine, kendi memleketinde ebleh turist muamelesi göreceğin türlü dağ, bayır, kırsala koşturarak git. Alternatif olacak diye ana yol yerine ara yollara sap, arabanın canına oku. Gerçekten yaşıyorum sanrısıyla kendini doğaya, ota, böceğe vur. Gördüğün her eski evin, yıkık köprünün, ahırın, ineğin, sineğin fotoğrafını çek. Ne çekiyorsun birader diye üstüne yürüyen adamdan kaç. 20 yıldır zerre iletişimin olmayan askerlik arkadaşını ara, bul ve adam seni hiç hatırlamasa da 40 yıllık can dostlarız pozlarına yat. Misafirdir diye sana tahammül eden bu merhametli insana organik tarım-hayvancılık-arıcılık üzerine ahkâm kes, sunduğu her şeyi “yememek ayıptır” deyip tüket ve bağırsakları iyi bir boz. Bulduğun kasaba oteli veya köy misafirhanesinde her yere sivrisinek ve tahtakurusu ilacını bocala. Gece durup durup ne kadar çok yıldız varmış aslında diye biteviye nutuk çek veya cırcırböceği sesleriyle içlen. Bir-iki inek beslemeyi, küçük bir yer alıp domates falan yetiştirmeyi, hülasa doğaya kaçıp mutlu olmayı boş yere düşle. Önüne gelen her tezeğe bas, dikenli çalıları söküp şifalıdır diye kaynatıp iç, tarladaki fareyi-kargayı-yılanı sözde National Geographic adamı sıfatıyla taciz et. Ama tarihi hep hatırla, günü hep bil, cep telefonu ve internet için sinyal yakalamaya hep çalış. Dönüşte organik diye bol şekerli balı, normalde hayvan yemi olacak meyveleri ve evde yetiştiririm diye kökünden söktüğün gariban 3-5 habitatı topla, bagaja tık. Sonra da işte turşu gibi işe dön, klavyeyi öp, başının üstüne koy, arabayı da servise gönder.

 

• Yurtdışı 10 gün 9 gece şehir turlarına katıl. İngilizceyi aslında zerre bilmediğini teessüfle ve ama kimseye çaktırmadan fark et. Rehberin salladığı çubuğu kaybetmemek için bir an bile gözünü kırpma, adamın dediklerini de kesin dinleme. Arada etrafın temizliğine bakıp bakıp, “almazlar bizi tabi AB’ye” falan de. Kazıklanmayalım diye uçak koltuğunun bacak arası aralığını ölç, otelin yıldızlarını say. Yine de kesin kazıklanmışızdır diye uçaktan dandirik battaniyeyi, otelden de havluyu arakla. Şehrin meydanındaki kafelerde oturan sakin ve kaygısız insanlara, kırmızı ışıkta kimsenin geçmemesine, bir sürü insanın bisiklete binmesine imren. Ama sakın Starbucks’da falan kartondan kahve bardağınla elit-yalnız-havalı havası atmaya çalıştığını, trafik polisine terennüm ettiğin “sarı yanıyordu” geyiğini, bir gazla alıp balkonunda çürümeye terk ettiğin 21 vitesli bisikletini ve üzerine ellerini zor kavuşturduğun göbeğini hatırlama. Müze ziyaretinde sanattan pek de anlarmışsın pozlarına yat, herhangi bir sanat değeri olmayan merdivenin, kapının ve pencerenin fotoğrafını çek. Artık oradaki en meşhur eser neyse onunla bir selfie yap ve düşmanlar çatlasın diye facebook a servis et. Sonra otelde bazı eşyalarını unut (Allah’ın sopası yok), free shop’ta sanal ihtiyaçlar yarat ve pasaportunun imkan verdiği her haltı “taksitle öderim ya” diye satın al. Sonra da işte turşu gibi işe dön, klavyeyi ağlayarak öp, başının üstüne koy, böyle bir süre gez, Internet’ten de uykuda İngilizce öğrenme seti al.

 

Hadi hepsini anladık da, işe döner dönmez erken rezervasyon fırsatı var mı diye tatilbohçası.com’a girişini ne yapacağız birader / bacım? O zaman bu lafım patrona: Vurun abalıya, hem sopayı hemi de semeri.

Write a comment

Comments: 5
  • #1

    Murat Altınyollar (Friday, 29 August 2014 04:05)

    Etimoloji sözlüğünde "tatil" için, "atıl etme, başıboş bırakma, ihmal etme, salma" diyor. Senin yazdıklarınla birleştirince bunlar "akıl" için söylenmiş şüphesiz.

  • #2

    Nurcan Özkaplan (Friday, 29 August 2014 07:19)

    "Ne yapmalı?" sorusuna verilecek cevabın değil her asırda her ömürde yenilenmsi gerektiği aşikâr. Bu minval üzere her zat "bu etimoloji denilen sözlüğe ben ne ekledim?" sorusunu kendine sormakla karşıkarşıya. Tatil denilen o müthiş müesseseye ve yollara düşen her modern insane edilen küfür mahiyetinde olan bu yazıyı, "kalemi olan yazıyor" tesellisiyle geçiştiremeyeceğiz.

  • #3

    Yasemin Yüce (Friday, 29 August 2014 09:17)

    :)

  • #4

    Yasemin Yüce (Friday, 29 August 2014)

    Tatil çıkılan birşey, çileden çıkmak, ağaca çıkmak, boşa çıkmak gibi eylemliliklerle ortak fiili paylaşıyor. Etimolojiye böyle bir katkı olabilir mi? Bir de tatillere çıkmadan tatil yazıları yazamayız. Tıpkı okumadığımız kitaplar hakkında eleştiri yazıları yazamayacağımız gibi... Yazarın tatil itiraflarını da bekleyelim...:)

  • #5

    Hasan Ozkaplan (Thursday, 04 September 2014 04:53)

    Yapmayacağım birşey işte okuduk idare ediver mirim. :)