Modern öncesi denen dönem, insanların bir ton çözümsüz sorununun olduğu ve ama mutmain olmak denen bir hikmetle efendi oldukları ve kaldıkları bir dönemdir. Takip eden modern dönem ise dünyayı çöplüğe çevirmiş etkinlik ve verimlilik, insanlığından çıkarmış takım çalışması ve kariyer, sonra da bildiğin sürüye tenzil ettirmiş pazarlama ve liderlik gibi modernizmin kendi kendine çalıp oynadığı uyduruk sorun ve kıytırık çözümlerinin dönemi olmuştur. Son olarak post modern dönem, selefi gibi anlamsız sorunlar yaratan, ama sonra pişkin pişkin kenara çekip “neye göre doğru” diyerek modern dönemi dahi aşmış, yani kendi pisliğini temizlemekten aciz bir “şahtım, şahbaz oldum” dönemidir.
İşte sosyalleşme ve sosyal medya denen sorun-çözüm ikilisi, modern ve post-modern dönemler arası pırtlamış bir hilkat garibesidir. Sorun diye nitelenen şey, insanın artık sosyalleşememesidir.
Önerilen çözüm ise bir sürü teknolojik zımbırtıyla looser insanların birbirlerine doğru ittirilip kaktırılması, ardından bu sürüklenme neticesi bir araya gelmiş zevatın sosyalleştik sanrısıyla
birbirlerine biraz daha sokuşmalarıdır. Bu yazının konusu selfie, re-tweet, like-dislike, yani proses sonrası aramak maksadı ile yutulan boncuğun bilgi-belgelerini yayınlama ile ifa edilen bu
ibadet kıvamındaki performanstır.
Öncelikle bu fuzuli faaliyetlere iştirak edenlerin hepsinin evde kalmış veya kalmamış, lakin mutlu olmayı da becerememiş kadınlar ya da ufuklara ebleh bakışlarla dalmış, kendince derin, pek tabi
yakışıklı ve ama kuvvetle muhtemel parasız – az paralı ve bir sürü kadını idare ettiğini zanneden erkekler olduğu doğru değildir. Bu bedbaht güruha, anlamsızlıktan dibine kadar sıkılmış ve
sonuçta da bir şekilde bir şeye muhalif herhangi bir görüşe yamanmış, (ihtimal tuzu kuru) muhteremler de eklenmelidir. Durmadan köyünün / kasabasının pestilini-horonunu, yaylasını-baklavasını,
dağını-taşını, börtüsünü-böceğini öven ve özlediğini söyleyen ve ama dönmeye hiç niyeti olmayan varoş ruhlu zatlar da, hem nefret edip hem de ilk fırsatta taklit peşinde olduklarından bahse konu
muhteremleri izlemişlerdir. Son olarak bunlara, görünüşteki amaçları sadece tebliğ veya propaganda veya duruş falan olan, bittabi kendinden süper emin, esasen ise koftirik ve lüzumsuz
meraklarından burunları necasetten çıkmayan her cinsiyetten “adam gibi adamlar” da eklenerek sosyal medyada sürülen ve sürüklenen profil çeşitliliğini tamama erdirmişlerdir. Beyaz yakalılar ise
sayılan tüm gruplar içine dağılarak farklarını yine ve yeniden göstermeyi becermişlerdir. (Aferin onlara!)
Bu ciddi bir çeşitlilik ihtiva eden kokmaz-bulaşmaz-ama esasen “al birini vur ötekine” kitlenin temel faaliyetleri şu şekildedir:
Araştırmalara göre işte bu profiller dünyanın bütün psikiyatrist-psikolog, cep telefonu-tablet, anti-depresan-uyku ilacı, gişe rekortmeni film izleme-best seller kitap okuma talebinin %80’ini gerçekleştirmekte, kalan %20 ise bunlara hizmet edip hastalıklı bir şekilde zenginleşenlere ait olmaktadır. Aynı araştırmalara bakılırsa, bunların arasında yer almayan mesut ve mutmain erkekler ve kadınlar ise kâh bir çay bahçesinde kâh evlerinde veya dükkânlarında falan buluşarak veya zaten memleketlerinde bulunarak, dolayısıyla sosyalleşme gibi bir sorunları olmaksızın, yukarıdaki profillere zerre temas ve itimat etmeyerek ve elbette bu yazıyı da okumayarak güllük gülistanlık ve efendice yaşamaktadırlar.
- Bi dakka, çayım geldi de, bir de arkadaşım. Nasılsın Mehmet? Çoluk-cocuk iyidir, şükür. Efendim? Bizim dükkâna bir uğrarsın hallederiz. Gülümser teyzeye de selam söyle, ellerinden öperiz.
Siz hala burada mısınız? Yazı bitti.
Write a comment
Yasemin Yüce (Thursday, 04 September 2014 13:03)
I-I, , olmadı, hem çelişik, hem çelişikliğini görüyor, hem çelişik olmaya devam ediyor. Post-modern de içine alamaz bunu, Gel seni toprağa gömelim desem:))
Cuma Postacısı (Thursday, 04 September 2014 14:16)
Sayın Yasemin Yüce Hanımefendi,
“Dinime küfreden bari müselman olsa” veciz lafının yerine “hem çemberin içindesindir hem de dışında” deyup başka bir şey söylemiş olur muyuz acep? Üstelik bir de çelişkilerden başka bir yere çıkmayı falan becersek, mesela “dünyanın bütün çelişikleri birleşin” falan desek güzel olmaz mı? Sonra gelsin baklavalar, börekler.
Cuma Postacısından saygılarla,
Yasemin Yüce (Thursday, 04 September 2014 15:01)
Sayın Cuma Postacısı,
"Dinime küfreden Müslüman olsa" daha asil duruyor. "Ya dışındasındır çemberin ya içinde yer alacaksın" murathan munganlık, yeni türkülük kalıyor. Kıyas götürmez gibi geldi bana. Baklavalar ve böreklere konuyu bağlayan cümleyi de ben anlamamış olayım. Maksat muhabbet da nasıl olsa!!!
blog comments (Wednesday, 01 March 2017 11:33)
ana eğlenceli gelen şeyleri yapıyorum. Genelde müzik dinler, film izlerim. Hatta tam bir film manyağı olduğum söylenebilir.