Yeni Şeyler

Beyaz Yakalıda "Zaman" Kavramı

Bir sürü kaynakta dünyadaki mutlak sermaye, nicel ve hatta nitel değer ölçüsü olarak tanımlanan zaman, beyaz yakalının sözlüğünde anlaşılmaz bir mutasyon geçirir. Beyaz yakalıya göre zaman, önce tez elden tüketilmesi sonra da arkasından hayıflanılması gereken anlaşılmaz bir yığındır. Sabretmek ve durmak gibi zamanla dost fiiller beyaz yakalının yetkinlikleri içinde değildir. Hayran kalmak ve hayret etmek gibi zamanı donduran ve ötesine geçiren eylemlere de aşina değildir. Sonrasını düşünmek ve erken davranmak gibi zamanı değerlendirmeye ilişkin tutumlar ise semtine dahi uğramaz. Bunlara zerre kafası basmayan bir halin, insanı zamansız bir yolculuğun yolcusu olarak tasavvur eden düşünceleri anlaması da elbette beklenemez. Hülasa bu zevat için zaman, “keyifli” veya  “çok verimli" bir şekilde geçirildiğine herkesin ikna edilmesi gereken bir yönetim nesnesidir. Sürekli meşgul ve koşturuyor veya çok sakin ve takmıyor ayaklarına yatılarak yerine göre cevval veya cool gözüktüren profesyonel bir makyaj malzemesidir. Sahnelenen oyunu seyredecek kimse olmayınca da ya depresyona sokan ya da tümden gereksiz faaliyetlere bulaştıran bir tehdit ve hastalık kaynağıdır.

 

Beyaz yakalının zaman algısıyla ilgili problemleri, at gibi gem vurulup habire koşturulduğu çocukluk yıllarına kadar geri gider. Kendisinden farksız ebeveynlerince o kurs-dershane senin, bu uyku saati-eğlenme saati benim diye detaylı bir çizelgeyle koşturulmuş bu çocuk, bir tarafta “boş” kalmaktan korkacak diğer tarafta da “ağzına kadar doldurulmaktan” sıdkı sıyrılacaktır. Bu paradoksun beslediği “ne senle ne de sensiz” depresifliğiyle bir yanda tüm zamanını incir çekirdeğini doldurmaz veya akla zarar münasebetsiz faaliyetlerle öldürecek, öte yanda da kendini insanlaştıracak tüm bağlılık ve adanmışlıklardan zamansızlık mazeretiyle sıvışacaktır. Mesela sosyal medyanın en çalışkan üyelerinin, uyduruk trend takipçilerinin veya kafadaki saç teli, vücuttaki yağ oranı ve kameradaki piksel sayısı gibi tümden fuzuli istatistiklerin şaşmaz müşterilerinin beyaz yakalı olması şaşırtıcı değildir. Bunlar için zamanını bozuk para gibi harcarken gerçekten sevmek, yardım etmek, taraf olmak veya anlamaya çalışmak gibi en temel insani faaliyetlerden “zamanım yok” diyerek topuklaması işte bu ikileminin yansımalarıdır.

 

Zaman biraz daha borç vermesi için kavga edilecek bir muhatap, eninde-sonunda eline düşülecek bir düşman, hızla tükenen veya geçmek bilmeyen bir yığın, varlığıyla abat yokluğuyla sefil eden bir araç, herkes ve her şey için aynı olan bir şey değildir. Zaman, sonsuzluğuyla insanı ezen, sonluluğuyla da insanı azaltan bir yüce varlık veya tehdit de değildir. Zaman, insanın kendi tercihiyle ve zaman bağımsız olarak insan kalmak veya kalmamak için kullandığı bir sermayedir. Ve zaman, ne kadar geçtiği-kaldığıyla değil nasıl geçtiği-kaldığıyla ilgilidir.

 

Koca insanlık tarihinin zamanı en az anlamış ve zamanla en az barışık üyesi beyaz yakalının, “Zaman Yönetimi” adlı bir icadın patentli sahibi ve kullanıcısı olması ise ironiktir. İlk bakışta zamanın doğru düzgün kullanımına dair olduğu sanılan bu yaklaşım, pratikte hızlı toplantı, selamsız-sabahsız konuya girme ve üretim bandını kısaltma gibi “ne kadar?” özetli salt nicel artışları hedefleyen, lakin sonsuza kadar yaşamayacağı açık olan insanın nasıl insan kalıp insan gibi hatırlanacağına ilişkin zerre önerisi olmayan bir formüller ve hesaplar toplamıdır. Beyaz yakalının bu yönetimden anladığı ise; önce mutlu gelecekler için şimdiki zamanını harcayıp hayatı ıskalamak, sonra geç kaldım sanrısıyla zamanı tersine çevirmek için türlü gençleştirme ve genç görünme işlerine gömülmek, bunları -elbette- sürdüremeyince de hayata küsüp her şeyin -mesela ölümün- zamansız olduğundan falan yakınmaktır.

 

Hülasa beyaz yakalının zaman konusunda performansı, her şeyi yapıyor gibi görünüp çarçur etmek, nihayetinde de zamanın altında ezilmekten ibarettir.

Write a comment

Comments: 1
  • #1

    AA (Thursday, 23 October 2014 19:10)

    Zamanın dolu hatta dopdolu olması, yetişmesi ve bitirmesi gereken işlerin çokluğu ile büyütülen kimi zaman fos, kimi zaman da belki bir nebze gerçekçi yoğunluklar ile meşguliyetini sunması gereken üstlerine ve mevkidaşlarına olan bir yükümlülüğüdür. Performans değerlendirme esaslarına bir şekilde bağlanması gereken çoğunlukla da suni yoğunluk telaşı, "Ben Önemliyim Bu Şirket İçin" demenin yöntemlerindendir. Bu nedenle yoğun bilgi bombardımanı ve çevresel uyaranla birlikte, eğer iyi niyet de varsa aklında, Zaman Yönetimi kitaplarını, video derslerini izleyerek kendince bir düzenek oluşturmaya çalışır mazlum beyaz yakalı. Öte tarafta ise biraz muzur ve sinsi uyanıklıkta olanların ise "Zamanım Yok" lafını sıklıkla kullanmaları da maalesef her işin her nasılsa "Çok Acil" olmasından ötürü bir kaçış yöntemi olarak da kullanılır. Eğer ki devlet memurluğu varsa, şahit olduğum, bu arazi olma yönteminin pasif bir eylemidir, işten kaçmak için. Özel sektörün kızgın ortamında ise varsa bir boşluk vakit, sineğin yağını çıkarma çabasındaki çarkın işlemesi gerektiği üzere o aralığı da doldurulması gereken bir dilim olarak görür.
    Burada en mazlum olan çalışan çocuklu beyaz yakalı kadınlardır. Onların zaman planlaması gerçekten de çok kritik olmakla birlikte verimli olması her yerde beklenen psikolojik bir baskı ile yaşarlar. Nesilleri de tükenmektedir. Sürekli içlerinde vicdan azaplığı yaşar. Erkeğinde ise durum belki biraz daha rahat olabilir. Ama çarkların arasından ezilmeden kayabilmenin yolu, yağ gibi akıcı bir çalışma düzenini disipline edip prensiplere uyabilmekle mümkündür.