Beyaz yakalının bütün numarası, türlü aksesuar ve çokbilmişliklerle tamtakırlığını örtüp istisnai biri olduğunu önce çevresine, sonra da kendisine inandırmaktır.
“Kişiliğin kabul ettirilmesi” denen ve esasen gayet insani olan bu ihtiyaç, kendinden menkul bir anlama ve değere sahip olmayan beyaz yakalıda maalesef saçma sapan bir şeye
dönüşmektedir. Araba ve akıllı cep telefonunun markasına göre daha önemli ya da kartvizit ve unvanın ışıltısına göre daha seçkin olduğunu zannetmeyle başlayan bu akli rahatsızlık, çulsuz ilk
yıllarını geride bırakmış beyaz yakalılarda daha süzme bir hal almaktadır. Bu dönemde daha insan olunduğunun gösterimi için bu sayılanlar kifayet etmemekte, türlü yeme-gezme-dinginleşme
uzmanlıklarıyla derin ve engin biri gibi görünme kolpacılıkları nüksetmektedir. Bu zengin ve dökümlü gösteren koftilikler ve performans sahibi beyaz yaka tipleri ise şu şekildedir:
-
Mutfak Gurmeliği: Bunlar özetle
türlü nebatat-hayvanat-haşeratı, balsamik sirke-köri-soya sosu-himalaya tuzu ve kevgir-kepçe-spatula marifetiyle ve pek özel marine-mühürleme-karamelize teknikleriyle pişiren şahıslardır. Bu
performanslarını ankastre mutfak gereçleri ve bar sandalyeleriyle çevrilmiş kocaman bir yarı tezgâh-masada, kafalarında aşçı şapkaları ve üstlerinde de lüzumsuz yazılarla bezeli mutfak
önlükleriyle gerçekleştirirler. İzleyicileri varsa, şöyle bir tavayı alevlendirmek ya da özel bıçak setleriyle şeyleri hızla dilimlemek şovlarının standart bir parçasıdır. Ardından genellikle
eşek ölüsü ölçülerindeki masalarını kocaman kare tabak, köşeli ve asimetrik bardak ve eklektik gotik-barok-rokoko falan tarzı ile dayayıp döşerler. Finalde de bu eziyete maruz kalmayı dünden
hak etmiş hemcinslerinden övgüler ve alkışlar toplayarak terapi olurlar. Bu uzmanlığı seçenlerin çoklukla evde kalmış ve bunu da bir tercih gibi sunan beyaz yakalı kadınlar ve erkekler olduğu
belgelenmiştir. Genellikle kırık bir aşk öyküsü olarak sundukları, oysa açgözlülük ve garanticilikle birden fazla adayı oyalayıp sonunda ortada sap kalmalarıyla sonuçlanmış bir hikâyeleri
vardır. Bunların ortak özellikleri sözde bir sadelikle ve aslında artık alıcıları olmadığından unisex takılmaları, uzaklara dalan hülyalı ve ben anlaşılmadım bakışları ve dokunsan bülbül gibi
şakıyan çakma ketumluklarıdır. Arapaşı, mıhlama, imambayıldı ve mantı yapamamakta, yemekbohçası.com’dan sadık müşteri indirimi almakta ve genellikle elmacık kemiklerini göstereceğiz diye
avurtları çökmüş bir halde sürekli diyet takılmaktadırlar. Elif Şafak veya Orhan Pamuk’a ait ya da başlığında Steve Jobs geçen herhangi bir kitapla poz vermeleri yaygındır.
-
Damak Duayenliği: Tembellikleri
nedeniyle mutfağa girememiş bu zevat, internet ve hatta kurslarla doğrulttukları faidesiz damak ve tatma bilgilerini, birincilerin hazırladıkları veya bol yıldızla önerilmiş restoranlardaki
yemekleri tadıp görüş bildirerek paralamaktadırlar. Sağdan soldan apardıkları tat ve yemek jargonlarını abanarak bocaladıkları performanslarında, yedikleri şeyler ile insanlık halleri
arasında akla zarar ilişkiler kurmaları yaygındır. Yemeğin tuzu ile yalnızlık, yemeğin kıvamı ile coşku veya yemeğin pişme derecesi ile olgunluk arasında buldukları münasebetsiz alakalar
gibi. Bu çakma derinliklerini çokça şarap konusundaki uzmanlıklarıyla taçlandırıp, “dengeli” veya “orta gövdeli” baharatlı degütasyonlarını buke, kupaj, sepaj, vintage falan kavramlarıyla
süsleyip püslerler. Bu uzmanlığı seçenlerin çoğunlukla evli ve ama gözü dışarıda haz arsızları oldukları belgelenmiştir. Hemen hepsi erkektir. Yaşı biraz geçkin ve maalesef bunların eline
düşmüş kadınlarda, bu tip erkeklerin hayatı daha iyi yaşadıkları ve yaşattıkları şeklinde batıl bir inanç vardır. Söz konusu erkekler bu inancı elbette tepe tepe istismar ederler. Bunların
ortak özellikleri tombalak olmaları, göbeklerinin kemerlerini üstünden dışarı sarkması, umursamaz ve hayattan kam almış gibi görünüp her sarhoşluklarında tatminsizlik ve şükürsüzlüklerini
boca etmeleri ve yemek dışındaki konularda da açgözlü olmalarıdır. Diyet ve spor bunların yanına uğramaz ve her seferinde şanslı genlerinden bahsederler. Orta malı olmuş bütün “sanat
musikisi” eserlerini bilirler, çoklukla Orhan Veli veya Atilla İlhan’dan bir dizeyi ezberleyip külliyatlarını yalayıp yutmuş gibi davranırlar. Nedim Saban’ın Tatlıcı Tombak’ı satmasına
içerlemişlerdir ve rol modelleri de Vedat Milör’dür.
-
Gezi Üstatlığı: Bu zevat “çok
okuyan mı bilir çok gezen mi?” sorusunu 4x4 ve iPadleriyle habitatı ve normal insan yerleşim alanlarıyla sakinlerini rahatsız ederek cevaplamaktadırlar. Ekmek peşindeki arıcılar ve çobanların
püsküllü belası olan bu kavime özellikle Safranbolu, Abant, Göreme ve Doğu Karadeniz’de bolca rastlanmaktadır. Yokluk ve yoksulluk zamanlarımızın TRT klasiği “Gezelim Görelim”in insanı
insanlığından bıktırmış teranelerini hıfz eyleyip gittikleri her yerde otantik bir yemek, harikulade bir çeşme-konak-köprü, enfes bir manzara ve sohbetine doyum olmaz “lokal” insanlar bulup
dururlar. Bu buluşlarıyla sözde modern hayata giydirip durmalarını, boyunlarındaki SLR veya süper pikselli digital fotoğraf makineleriyle taçlandırırlar. Bu doğaya kaçış ve doğaya övgü
performanslarındaki tüketimleri ve arkalarında bıraktıkları çöp miktarı inanılmaz ve utanılası ölçülerdedir. Gittikleri yerlerdeki yerleşik insanlarla tane tane, sağırmışlar gibi yüksek sesle
ve çok medenice konuşmaları, organik tarım-ekolojik denge-arıların önemi geyik know-howlarını lütufmuşçasına sunmaları ve hatta yöre aksanını utanmadan taklit etmeleri, ama bu insanların
arkalarından kendilerini gösterip kıs kıs gülmelerini ve restoranlarında hesabı katlayarak geçirmelerini fark etmiyor gibi yapmaları yaygındır. Nedense hiç biri bu övdükleri yerlerde uzun
soluklu yaşayamaz. Çok niyetlenseler de kimse onları halaylarına-horanlarına falan almaz. Bir tür bol oksijen zehirlenmesinden olsa gerek döner dönmez saçmalamaya başlarlar ve ayrıntılarıyla
tüm bulgularını her tür sosyal medyada hemcinsleriyle paylaşırlar. Buradan devşirdikleri “çok gezmişse çok bilmiştir” imajlarını sahte bir tevazu ile herkesin gözüne sokarlar. Bu
uzmanlığı seçenlerin çoklukla çocuksuz veya çocukları büyüyüp kendilerinden illallah demiş orta yaş üstü beyaz yakalı çiftler olduğu kayıtlara geçmiştir. Genellikle güne çağıracak kimse
bulamayan veya çağırabildiklerinden dişe dokunur dedikodu malzemesi çıkaramayan beyaz yakalı kadının, yaşı ile birlikte şaşkolozluk ve asosyalliği de kemale ermiş eşi beyaz yakalı erkeği
zorla ikna etmesiyle ve ardından da kendilerine benzer diğer çiftleri bulmalarıyla teşekkül ederler. Yollarını aşındırdıkları yerlerdeki insanların bunları alenen kovmalarıyla kariyerlerine
Doğu Avrupa turlarıyla devam etmelerine sıkça rastlanır. Başucu kitapları Butik ve Küçük Oteller Rehberi ile çokça resimli gezi kitaplardır.
-
Meditasyon Virtüözlüğü: Kendiyle hiper
barışıklığın ve acayip sağlıklı yaşamanın sözde ustalarıdırlar. Meditasyon ile hayatın anlamına erdiklerini söylerler ve en az 120 yaşına kadar yaşayacaklarını imlerler. Konu bağımsız
yeknesak-uyuz bir ses tonuyla yedinci çakra- Sahasrara’da yoga yaparak Kosmos’un gücüyle birleştiklerini ve artık sorun neyse hemencecik aştıklarını falan mırıldanırlar. Bu halleri ile
dinlemeyi bilmez ve iletişime tamamen kapalı türlü nevzuhur tarikat üyelerini korkutucu şekilde andırırlar. Yin-yang dengesi, çakraların açılıp kapanması, transandantal meditasyonla
dinginliğe erme gibi standart kamuoyu bildirileri vardır. İnsani hazlardan geçtiklerini söyleseler de bir punduna getirip telaffuz ettikleri tantra ve kamasutra kelimelerinde gözleri istem
dışı parlar. Sadō, kado, ikebana, samatha ve vipassana kavramlarını gerekli gereksiz şakırlar. Bu uzmanlığı seçenlerin, adam yokluğundan erken terfi alıp şaşkına dönmüş kadın ve erkek beyaz
yakalılar olduğu belgelenmiştir. Bu şişirilmiş özgüvenleriyle giriştikleri her bir işte mutlak başarısızlığa uğramaları neticesinde bir savunma refleksi olarak bu dünyaya fazla geldiklerine
mecburen inanmışlar, ardından da mecburiyetten ermişlerdir. Sadece birileriyle birlikte meditasyon yapabilirler. Yalnız kaldıklarında genellikle hosur hosur uyudukları veya yalan
depresyonlarının bulanık sularında takıldıkları gözlenmiştir. Bunların ortak özellikleri beyaz giymeleri, baston yutmuş gibi durup karınlarını içeri çekmeleri ve her şeyi anladım minvalli göz
kapakları sarkmış halde üstten bakışlarıdır. Bunların bilek güreşinde ya da takım sporlarında başarılı olmalarına veya mütevazı bir şekilde kenarda kalmalarına tesadüf edilmemektedir.
Tutarsız bir şekilde hepsi de Çinli General ve bildiğin asker Lao Tzu’nun Savaş Sanatı adlı kitabını sevip sayarlar, ama okumazlar. Karatay diyetinden haz etmezler, vejetaryen ve hatta
vegandırlar.
Bunlar olup biterken pehlivan tefrikalarında Kel Aliço, Koca Yusuf ve Adalı Halil’in bir oturuşta bir koyunu yediklerinden, çok gezseler de memleketlerinde veya
memleketlerine dönerken öldüklerinden ve depresyona hiç girmeyip her daim çalıştıklarından bahsedilir. Koca Yusuf’un lakabını kocaman olmasından değil, çok ahlaklı olmasından aldığı da ayrıca
kayıtlarda yer almaktadır.
Write a comment
AA (Monday, 12 January 2015 08:45)
Deli Yürek'in Kuşçu'su ya da Kurtlar Vadisi'nin Ömer Babası olsaydı yakınlarda, giderdi belki bir damla sohbet ederek yürek doyurmaya beyaz yakalı. Ramiz Dayı kıvamında demek gerekirse; "Mesele o değil. Mesele cebi dolu, karnı tok olsa da ruhun aç olmasıdır. O ruhtur ki yine maddiyatla doymak için bir yerler, yeni arayışlar ve zevkler arar."
Dağa taşa çıkan, Anadolu'nun köylerini dolaşan gezginlerini çevreyi maddi manevi kirletmeden gezmeleri koşuluyla desteklerken en azından Doğu'ya gittikçe ilişkilerin bir ekmeği candan paylaşılabileceğini gösteriyor. Amerikanvari zora düşünce birbirine kenetlenen bencil ruh yerine, her daim Anadolu'nun yüreğinde olan ve de zaten öyle olması gerekir diye ardan gelen bir naiflik yaşanır köylerde, yaylalarda. Ama para da oralara gittikçe işler değişir ve de kapitalin tadını almaya başladıkça işler biraz daha boyut değiştirir. Anadolu'da öğretilen ya da söylenmese bile toplumdan hissettiğin şu vardır: "Sen de varsa mal mülk çok da övünme, ayıptır". Sanki yeni keşfedilmişçesine bunu bulabilmek de bir nebze olsun kanımca iyidir. Öyle böyle, kör topal olumlu bir katkı sağlıyorsa ne mutlu. Ama bizim "Derin Görünme" anlayışımızı ya da maceracı ruhumuzun ne olduğunu bir Googlelamak iyi olurdu. Bir bakın merak ederseniz, "Maceracı" ve "Adventurous" kelimeri Türkçe ve İngilizce neyi temsil ediyor. Hele ki 'Görseller' kısmı ayrı bir şamata.