Yeni Şeyler

Desturlu Düstur

Ne oluyor da oluyor, ne olmuyor da olmuyor sorusuna cevap uman, dahi bulduğunu sanan, hatta zaten bildiğini inanan, romantiktir deyip hoş göreceğimiz yirmili yaşları tamamlamış ama hala görk illetinden mustarip olanları bitmez depresyonlarıyla baş başa bırakıyoruz, bunlardan son hız kaçıp kendi işimize bakıyoruz, mesela su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve çocuk bakıyoruz.

 

Kısa yoldan dönüp ağzı laf yapıyor ve karelere girmeyi başarıyor diye talihin ona kucak açtığını sanan, kendini sözüm ona üstünde olduğu gibi altında da kutsanmış, zira evvelden haklı veya evvelkilerin alacağını kendi hesabına tahsili meşru sayanları geçiyoruz, bunlardan son hız kaçıp kendi işimize bakıyoruz, mesela su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve çocuk bakıyoruz.

 

Yapıp ettikleri ezkaza bir işe yararsa değeri kendinden menkul olarak mutluluktan uçan, yaramazsa suçu dört bir yana atıp soluğu sahtekâr tatminlerde arayan, emek vermeyi doğru yer-zamanda bulunmakla bir tutanları görmezden geliyoruz, bunlardan son hız kaçıp kendi işimize bakıyoruz, mesela su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve çocuk bakıyoruz.

 

Kaşının bir kenarıyla hizaya çektiğini sanan, kendi hariç herkesi eksik-kirli-yalan sayan, küçüğü büyüğü tüm dağları yaratmışçasına ökçe-topuk sesleriyle huzuru bozan, lafı gediğine koyup deveyi havuduyla, anı da geleneği ve geleceğiyle yutanları olmamış deyip siliyoruz, bunlardan son hız kaçıp kendi işimize bakıyoruz, mesela su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve çocuk bakıyoruz.

 

Denilenleri zaten bilen, bilmek için değil demek için dinleyen, ama ben sizi dinlemiştimleri davarı dürter, koyunu güder gibi saçıp saplayan, her bir kulun hesabı, esasen sınırları sözüm ona kendinden sorulan, bundan da yola devam edip kendini haklı-güçlü-eşraftan sayanları Allah’a havale ediyoruz, bunlardan son hız kaçıp kendi işimize bakıyoruz, mesela su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve çocuk bakıyoruz.

 

Kelleyi koltukta değil, koltuğu kellesinin üstünde tutan, verseler bir dayanak noktası değil dünyayı âlemi taşıyacak olan, lakin yük-sır-minnet taşımayan, nerde tırak orada bırak yapan, hatta yapmayıp mazeret bulan-kuran-uyduranları gönlümüzün hudutlarından fizana yolluyoruz, bunlardan son hız kaçıp kendi işimize bakıyoruz, mesela su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve çocuk bakıyoruz.

 

Sulu gözlü ve pörsümüş bir resmi-lafı-tekerlemeyi esaslı iştir diye terennüm eden, ardından kâseyi devirip kulağının üzerine yatan, bundan aferin alıp temize çıkmayı hakkı sayan, uyuyup uyanınca unutan, geçti artık ve geçtim sayan, sonra da yeni bir resim-laf-tekerleme arayanları Allah için sevmiyoruz, bunlardan son hız kaçıp kendi işimize bakıyoruz, mesela su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve çocuk bakıyoruz.

 

Toplama ve çıkarmayla anlayan, biraz büyüyünce çarpmayla eşik-sınıf-insanlık atlayan, bölme-paylaşma-el atmayı yok, işini-gücünü-yükünü bırakmayı da mümkün-makul-olur sayanları usul-erkân-racon budur diye bizden saymıyoruz, bunlardan son hız kaçıp kendi işimize bakıyoruz, mesela su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve çocuk bakıyoruz.

 

Veren el alan elden üstündürü pelesenk eden, lakin sağ elin verdiğini sol el görmesini boşlayan, geçtik cebi kefene sanki kasalar-fermanlar-lisanslar yaptıran, üzerine de sözde mütavazilik aslında kibir-reklam-şaşaa konduranları sadakadır deyu hakir görüyoruz, bunlardan son hız kaçıp kendi işimize bakıyoruz, mesela su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve çocuk bakıyoruz.

 

Haklı olmak için değil olmak için, olduktan sonra da içre kaybolmak için çalışıp çabalayan, sabahları kalkıp akşamları yatan, hayret eden ve hayran kalan, altını-üstünü çizmeyen, elini-dilini-içini sakınmayan, üstü gibi altını da hatırlayanları başımızın üstünde taşıyor, gereğinde ellerinden öpüyoruz, bunlarla birlikte su taşıyoruz, ateş yakıyoruz ve kısmetse de çocuk bakıyoruz.

 

 

Write a comment

Comments: 0