Yeni Şeyler

Bir Varmış Bir Varmış

Ev vardı. Halının üstünde, masanın altında oynanırdı. Kimsenin bilmediği kuytuları-köşeleri vardı. Salonda birkaç divan, halılar için gırgır vardı. Divanların üzerinde minderler, halıların altında muşamba vardı. Ortasında kışın soba, yazın boşluk vardı. Duvarda rahmetlinin fotoğrafı, geyikli halı, sarkaçlı saat vardı. Masa saatindeki tavuk kafasını sallardı. Radyo hep açık olur, televizyon ısınınca açılırdı. Kenarda bir dikiş makinesi, üzerinde modeller vardı. Yatak odaları salona bakar, hem yatılır hem kalkılırdı. Misafir odası pırıl pırıl, her zaman kapalıydı. Mutfak yemek kokar, buzdolabı buz-gürültü yapardı. Balkonda çamaşırlar-çocuklar sarkardı. Kömürlükte fareler-canavarlar yaşardı. Yorganlar her sabah kaldırılır, her akşam çıkarılırdı. Yastıklar uzun-sert olur, hep güzel kokardı. Canavarlar geceleri yatağın altına saklanırdı. Ama daha onlar yetişemeden uyku gelir kalırdı. Kimse kimseyi uyandırmaz, kendi kendine kalkılırdı. Sucuktu, yumurtaydı, peynirdi, kahvaltı vardı, Soba vardı, sabah üzerine oturulur sonra yakılırdı. Soba gece söner, ama ağır yün yorganlar vardı. Gırgırın üzerinde ata, dikiş makinesinin ayağında trene binilirdi. Halıların- mozaiklerin desenlerinden hikayeler çıkardı. Kağıtlar vardı, yazılır-çizilir uçak-şapka yapılırdı. Baba vardı, sabit, her şeyin kenarında-kıyısındaydı. Anne vardı, hareketli, her şeyin içinde-ortasındaydı. Abi, abla, kardeş vardı. Sevilir, kavga edilir, oynanır, kıskanılırdı. Evlere gitmeler gelmeler vardı. Erkeklerin sigaraları-çayları, kadınların darılmaları-konuşmaları, çocukların paşa çayları, saçlarına dökülen limon kolonyaları vardı. Gençlere nasihatler, arada bakışmalar-gülüşmeler, sonunda sıkılmalar-bunalmalar vardı. Akan-kokan borular, bitmez tamiratlar vardı. Her baharda temizlik, eşyaların yer değiştirmesi vardı. Herkes bir ucundan tutar, çocuklar ayaklara dolanırdı. Her gün-ay-mevsim her şey yeniden çatılırdı. Ev vardı ve hayat içinde koşardı.

 

Dışarısı vardı. Oyunlar, oyuncaklar, oyuncakmışlar vardı. Misketler, futbolcu kartları, gazoz kapakları vardı. Hep bir yerlerde inşaat, inşaatta kum tepesi, kum tepesine atlamalar vardı. Bahçeler vardı, meyveler sarkardı. Bazıları meyvelerini verir sevinir, bazıları meyvelerini saklar kızardı. Seyyar satıcılar, köfteler, limonatalar vardı. Kıymaları eşek etinden, limonları kirli ayaklarından, çocuklara alınmazdı. Renkleri sarı-soluk halk sağlığı merkezi, halk kütüphanesi, halk eğitim merkezi vardı. Şehri bölen tren yolu, istasyonda gar gazinosu, gazinonun önünde ayakkabı boyacıları vardı. Ayakkabılarını boyatan afili-bekar amcalar, amcalarla bakışan dul-geçkin teyzeler vardı. Gökyüzü vardı, bazen masmavi, bazen gri kuşanırdı. Mevsimler vardı, terlenir, üşünür, tiril tiril dolaşılırdı. Bisikletler, aynaları, yandan binmeleri vardı. Yokuş aşağı hız yapılır, yokuş yukarı taşınırdı. Bakkallarda teneke kutularda bisküviler, kasaplarda hayvan kelleleri vardı. Terziler gözlük takar, berberler at yarışı oynardı. Kırtasiyeler gazete satar, gazetelerin üzerinde babaların isimleri yazardı. Haberlere hızlı hızlı, yazarlara yavaş yavaş bakılırdı. Kuponları kesilir, kalanıyla camlar parlatılırdı. Parklar, çekirdeği bardakla satanlar, yerlerde çekirdek kabukları vardı. Büyüklere kola, çocuklara bazen gazoz vardı. Boş arsalar vardı, arsalarda karpuz sergileri açılırdı. Camiler vardı, yaşlıları gizlice sigara içer, göstere göstere abdest alırdı. Dışarda ablalar vardı, abileri beklerdi. Abiler vardı, ablaların ardından koşardı. Pazar vardı, çocuklar su satar, alınanları taşırdı. Polisler vardı, biraz korkutucu uzaklardı. İtfaiyeciler vardı, üniformaları kıpkırmızı ışıldardı. Yollar vardı, çukurlarla eğri büğrü dolanırdı. Kaldırımlar vardı, yamuk-yumuk taşlı-topraklıydı. Futbol vardı, stada gidilir, bağırılırdı. Hakem yuhalanır, rakip takımın aile künyesi sayılırdı. Kol kola girip limonata köfte alınırdı. Dışarısı vardı ve hayat içinden akardı.

 

Okullar vardı. Bir teneffüste yan sınıftakilerle kavga edilir, öbüründe birlikte maç yapılırdı. İyi çocukların yakalları bembeyaz yumuşak pamuktan, kötü çocukların yakaları koyu gri kartondandı. İyi çocuklar önde oturur, harita odasında dolanırdı. Kötü çocuklar arkada oturur, cezada tek ayakta kalırdı. Öğretmenler vardı, eskimiş elbiseleriyle çoğu kızgın bakardı. Ama bazıları gülümser, çocukların kafasını okşardı. Okumayı öğrenenler kurdele takar, hava atardı. Herkes kurdele takınca hava atma işi kolluklara kalırdı. Trafik kolundakiler okul çıkışı düdükleriyle arabaların önüne çıkardı. Köşedeki büfede şekerli leblebi tozu, sigara şekilli sakız ve plastikten ıvır-zıvır vardı. Dönem ödevleri vardı, ansiklopedi kuyruğuna girilir, renkli kapak sayfaları yapılırdı. Saçını kestirmeyenlere tren yolu açılır, kafalarda bit aranırdı. Büyünür, erkekler kartlaşır, kızlar kilo alırdı. Disiplin vardı, adı kendisinden fazlaydı. Okulların bandoları vardı. Erkekler borazan, kızlar trampet çalardı. Majör havalı, bayrağı taşıyan sırıktı. Bir sürü bayramda yağmur-çamur demeden uygun adım marş yapılırdı. Para varsa büfeden ayran-simit alınır, yoksa alanlara bakılırdı. Herkes aynıymışçasına sandıktan atlar, oturan adam çizer, blok flüt çalardı. Yanık seslilere aynı şarkı okutulur, sesi kötüler ritim tutardı. Kızların soyunma odası olur, sınıf erkeklere kalırdı. Uzun eşek oynanır, voleybolda top yâre atılırdı. Edebiyatçı ağdalı, matematikçi gıcık, bedenci arkadaş canlısıydı. Edebiyatçıyla kitap konuşulur, matematikçiyle zeka yarışı, bedenciyle bilek güreşi yapılırdı. Hocalar asla yenilmez, ceketler iliklenir, efendi kalınırdı. Ama tuvaletler tütün kokar, yeter miktarda kavga-alım-çalım yapılırdı. Üniversiteler vardı. Hey şey anlaşılır-kurtarılır, sonra bir bakışa her şeye yeniden başlanırdı. Üniversitelerin diplomaları, diplomaların iş-güç telaşı vardı. Başlayan her şey sonlanırdı. Okullar vardı ve hayat köpürüp coşardı.

 

İş-güç vardı. Sınavlar vardı, dayı-hemşeri aranırdı. Kütüphanelerde sınavlara çalışılırdı. Diğerlerine bakılırdı, ya sevinilir ya da kıskanılırdı. Telefonlar vardı, sıkıla sıkıla para aranırdı. Söz bu defa daha çok çalışılırdı, en zor sınavlar kazanılırdı. Kapının açıldıkları dayısı olanlardı. Kapıda bekleyenler haksızlığa uğrayanlardı. Bazen kapılar bırakılır baba evine varılırdı. Bazen kapılar tekmelenip devrimlere taşılırdı. Bazen karaaşırı, bazen denizaşırı kaçılırdı. Eninde sonunda bir kapıdan alınır, bir yerden başlanırdı. İçerde adımlar önce ürkek, sonra pek bir efe atılırdı. Erken nostaljiler yapılırdı. Gelememişler aranıp anılırdı. Sonra hepsi bıkakılırdı. Gelebilmişlerle yeni dünyalar çatılırdı. Alışılır-karışılır, küsülür-barışılırdı. Büyüyünce, büyüdüğünü sanınca başka yerlere bakılır, sıçrayıp zıplanırdı. Masaların genişliği artar, gelebilmişlerin sayısı azalırdı. Sıçrayıp zıplama sonlanır, yapacak daha iyi bir şey kalmazdı. Sonra etrafa bakılır, takıp takıştırılırdı. Bir toplama veya bir düşe bir hayat alınıp satılırdı. Nişanı kız tarafı, düğünü erkek tarafı yapardı. Mobilya-beyaz eşya, araba-eve yazılırdı. Başka biri olunur, olmayanlara şaşılırdı. Sonra bebek sesiyle bir perde aralanırdı. Sabahlanırdı, güce-kudrete şaşırılırdı. Evde çocuk, dışarda meşgale vardı. Çocuklara önce dışarısı, sonra okullar vardı. Okulların faturaları, faturaların ödeyenleri vardı. Ödeyenlerin çok işi, az zamanı vardı. İnsanlar azalır, herkes kendi telaşındaydı. Bayramda gelip gitmeler, televizyonda diziler, çocukların sınavları vardı. Çocuğa iş-güç, iş-güce dayı-hemşeri lazımdı. Otomatikleşseler de kapılar yine kapıydı, çoğu kapalıydı. Yine de eninde sonunda bir kapı açılır, bir yerden başlanırdı. Çocuklar gider, işler sonlanırdı. Ev ıssızlaşır, edi-büdü birbirine kalırdı. Fotoğraf albümler çıkarılır, eskiler silinip yıkanırdı. Biraz evde kalınırdı. Sonra evin etrafında son bir tur atılırdı. Ayakkabılar bir fakir alsın diye eşiğe bırakılırdı.

 

 

Önce ölüm yoktu, hayat vardı. Sonra ölüm vardı, hayat vardı. Sonunda ölüm vardı, hayat yoktu. Aslında var vardı, yok yoktu. Bir vardı bir yoktu değil, bir vardı, hep vardı. Ev, dışarısı, okul, iş-güç dediğin de önce yola çıkıp, sonra geldiğin yere varmaktı.

 

Write a comment

Comments: 2
  • #1

    sh@ (Tuesday, 16 May 2023 04:32)

    komşu çocuğuna derslerde yardım edilirdi, para alınmazdı (bu durum iki tarafın da aklına da gelmezdi)

  • #2

    Ali (Wednesday, 14 June 2023 15:22)

    Mahallenin çocukları kervan gibi okula giderdik. Yeni başlayan çocuklar büyük abilerine emanet eder onlarla gelir giderdi. Serviste kimsenin aklına gelmezdi