Yeni Şeyler

Dostlar Acenteleri Alışverişte Görsün

 

Artık hangi akla hizmetse en çok prim yazan on acenteyi, hasarına tahsilatına, iptaline şikayete bakmadan üç günlüğüne Dubai’ye götürmeyi önerdi haşmetli Acenteler Müdürümüz. Araplar çok fazla inşaat yapıp içine oturtacak kimse bulamadıklarından bankalara çok borç yapmışlar. Sonra bankalar da bunların üzerine çullanmış Düyun-u Umumiye hesabı. Her şey ucuz olduğu için de bu aksiyon hem şirkete çok yük olmaz, hem de namımız yürür gidermiş. Üstelik elin oğlu acentelerini ta Patagonyalara götürüyormuş. Bizim neyimiz eksikmiş. Kuruluş yılımız eskiymiş, eskilik değerli kılıyor ya otomatik olarak. Köklü ve güven duyulan bir kurummuşuz, tabi primini tahsil edemediğin poliçelerin hasarlarını cayır cayır ödersen neden güven duymasınlar ki sana. Acentelerimiz de nicedir Sayın Genel Müdür Beyefendiye teessüflerini iletmiyorlar mıymış? Deseydim sen teknik karlılığına baktın mı, yok. Hasar prim oranın nerelerde haberdar mısın, mırın kırın. Tahsilat oranların nerelerde, ona da para verdiler de biz mi almadık cevabı hazır. Hepsinden evveli de sektör çok büyüyecekmiş, zaman acente tutma zamanıymış ve bak yabancılar boşuna mı gelip gelip duruyormuş, bir bildikleri varmış kesin. Sustum ve ben de uydum cemaate, verdim gazı, aldım gazı. Şartlar gerektirse Kuva-yı Milliye’yi kuracak bir şevk ve coşkuyla Dubai’yi fethe çıktık, anlı şanlı acentelerimizle.

 

Bir genelge ile haberi acentelere duyurdular. Sonra Cemil’in telefonları susmaz tabi. Her Allah’ın günü onbeş – yirmi acente arar tamam mı, seçildim mi diye. Cezeryelerin baklavaların ardı arkası kesilmez. Ben de bilirim web sitesinden bunları günlük yayınlamayı amma, neredeyse her bir ürün için ayrı bir sistemin varsa ay kapama bitene kadar mümkün mü sonuç almak. Neyse, cezeryeleri baklavaları yiye yiye ayı kapattık da çıktı ortaya on şanlı acentemiz. Yedisinin hiç pasaportu olmamış, biri daha önce hacca gitmiş, ikisi de Ukrayna’ya sıkça gidermiş. Malzeme işte bu. Koşturarak pasaport aldırdık bunlara. Lakin hayaller planlamanın ötesinde gittiği için Emirates’de yer bulamadık her birine. Sonuçta yarımız Emirates, yarımız da aktarmalı uçacak Katar Airways için bir öğlen vakti Atatürk Havalimanında aldık soluğu. Acentelerden İngilizce bilen olmadığı için bunları ikiye ayırıp birinin başına Acenteler Müdürünü koyduk, diğerinin başına da Genel Müdür Beyefendinin asistanını. Ben Emirates grubundaydım. Acenteler Müdürü hangi arada becerdiyse hepimize Eminönü’nden birer tişört yaptırıp, üzerlerine de ‘Acente İçin Ne Lazımsa’ diye yazdırmış. Ucuz olsun diye bir numara küçük yaptırdığı tişörtlerle, yediği baklavaları, börekleri ve çörekleri her yerinden sarkan hilkat garibeleri olarak pasaport kontrolüne kadar geldik. Tesadüf o ya Dubai’ye bizimle birlikte bir folklor ekibi bir de milli su topu takımı gitmiyor mu, tabi üzerlerine daha fit oturmuş tek model elbiseleriyle. Pasaporttaki polis tuhaf tuhaf bakıp, ‘amcacığım sen de mi folklor oynuyorsun?’ diye dalgasını geçince kimin günahını aldım ve nicedir benim halim demişim.

 

Uçak seyahati daha da enteresan. Hepi topu 3 saat uçacağız, ama herkes önündeki ekranı hemen çözmüş. Bizim sistemleri öğrenmeye gelince ama hepsinin IQ’su 50’ye düşüyor hemen. Kimi tavla oynar, kimi film seyreder, kimi klasik müziğin ne çağdaş ve modern olduğunu bağıra bağıra söyleyerek sözüm ona müzik dinler. Ancak gelen istim kebabında ayrım ortadan kalktı ve hepimiz şapırdata şapırtada sildik süpürdük ne verdilerse. Neyse şükür vardık Dubai’ye. Plana göre 2 saat bekleyip aktarmalı gelen diğer grupla birleşeceğiz ve otele gideceğiz. Ama aradan üç saat geçince aradım Acenteler Müdürünü, muhtemel bu devasa havalimanında kayboldular diye. Ulaşamadım. Neden sonra bilmediğim bir numaradan arayıp, telefonunu uluslararası konuşmaya açtırmayı unuttuğunu, çok para yazdığı için konuşamayacağını, aktarmada uçağı bulamadıkları için Katar’da kaldıklarını, şu anda da havaalanı oteline doğru gittiklerini, adamların İngilizce bilmediklerini ve başımızın çaresine bakmamızı söyleyiverdi. İngilizce kısmına pek de güvenmedim, ama kaldık mı Genel Müdür Beyefendinin asistanı ve beş acente ile başbaşa. Havaalanından sanki hamama çıkıp alelacele iki taksiye sığışıp doğru otele gittik.

 

Ertesi sabah kahvaltıda buluştuk. Birinin üzerinde hala aynı tişört. Odasına gönderip değiştirttim üstünü hemen. Sonra o alışveriş merkezi benim, bu alışveriş merkezi senin dolandık. Akşam yemeğini otele yakın bir Lübnan lokantasında yedik. (Neme lazım bir de burada biz kaybolursak acentesi kalmayacak şirketin.) Herkes de nerde canım bizim kebaplar lafı. Ertesi gün adamların dünyaca meşhur kar pistlerine gittik çölün ortasında ve yazın bağrında. Ben çok iyi kayak yaparım diyenlerden biri ayağını burkmayı becerdi. “Aqua” parka gidip hep birlikte su kaydıraklarından kaydık, sahtekar dalgalarla boğuştuk, su topu bile oynadık. Vesselam aramızda hiç mesafe kalmadı, herkes de bir askerlik arkadaşlığı hali. Dünyanın en büyük akvaryumunda köpekbalıklarını izleyip belgesellerden devşirme “bunlar durunca boğulup ölüyormuş” dedik birbirimize. Otele dönüşte de şoförleri tembihleyip edip yine dünyanın en uzun binasını tavaf ettik ki geldik de göremedik demesin kimse. Başka başka ne yaptık? Adamların yeşil alanları sızdırma usulü borularla sulamasına hayret edip, otobüs duraklarında bile klima olmasına şaşırıp getirdiğimiz ve oradan aldığımız bavulları hınca hınç doldurduk alışveriş merkezlerinden aldıklarımızla ve otelin havlularıyla. Gezinin sonunda öyle kaynaştık öyle kaynaştık ki sanırsın sarsılmaz bir bağlılık yemini ile hayatımızın geri kalanını hep birlikte geçireceğiz kardeş kardeş.

 

Dönüşte aynı polis memuruna rastladım. Nasıl, iyi oynadın mı oralarda amca deyince bir beş dakika güldüm sinirden. Katar’dakilere gelince, Acenteler Müdürü ödeme yetkim yok, zaten havaalanı otelinde kredi kartının limiti de bitti deyip Dubai bileti almamış. Polis de bunları Türkiye’ye sınırdışı etmiş bir kargo uçağıyla. Bu beş acenteden dördü artık bizimle çalışmıyor. Kalanı da hacca gidenmiş ve tövbe tövbe diye bir yazı yazmış Sayın Genel Müdür Beyefendiye. Acenteler Müdürü yirmi gün rapor almış diye duydum. Bana gelince döner dönmez gelen yeni bir SDK raporu ile bana dokunan yok. En az bir ay alır bu raporu bitirmek, bilemedin bir buçuk. Bi daha da gitmem Dubainize.

Bir Bilgi İşlem Müdürünün Güncesine dön ...